Every human being on earth, has the right to dream freely. Including, bastards, alcoholics and even idiots.

Melaba!

Bu blog'un yazarı, bu blog'la ilgili hiç bir şey vaad etmediği gibi, eşek sıpasının da tekidir. Bi hayrını görmezsiniz. Yaralı parmağa işemez yani. O derece...
26 Aralık 2009 Cumartesi


Kaliforniya Üniversitesi, Santa Cruz kampüsünde bulunan Mavi balina iskeletinin resmidir..

Bizim okulda da bi tane tren maketi var ama.. Muadili kabul eder misiniz, sayın Modern Dünya ve benden bu ülkeyi ileri götürmemi bekleyen üst düzey yetkililer..??

Fight or flight Anam..

25 Aralık 2009 Cuma


Nedir
Fight or Flight?


Hayvanların en temel içgüdülerinden biridir(Yemek ve üremek'ten sonra).

Türkçe "yusf yusf" etkisi de diyebiliriz. Örneğin, ormanda ayı gördünüz.. Gözler ve kulaklar anlıyo tabi, hemen diyo ki bünyeye:

"Olm bak bu ayı bizi skertir, bi pençe atsın adımızı, doğduğumuz yeri unuturuz. Bişeyler yapmak lazım."

Beyin de diyo ki, "Du bakalım, hallederiz."

Hemen ordan bi sinyal böbrek üstü bezlerine;

"Aslanım, senin oralarda bi sıvı olacaktı, ardinal miydi, adirnal miydi? Çocuğu gönderiyorum, onunla bi gönderiver ficudun tamamına."

Sonra böbreğin hemen üstündeki bezler, veriyo bünyeye adrenalini, veriyo bünyeye adrenalini.

Adrenalin de diyo ki;

"Genç adam, bu iş böyle gitmez, burda durursak bu ayı bizim ağzımızı burnumuzu yırtar, kahveden adam toplamakla da dövemeyiz bunu. Ya temiz temiz alalım voltamızı, ya da delikanlı gibi, topla, tüfekle, ağır sanayi hamlemizle dalalım kitapsıza. Bak ben veriyorum burdan kalbe direktifi, damarları da genişletiyorum, beynine daha çok kan gitcek, kalbin daha hızlı atıcak, oksijenden adeta kafanı güzel edicem senin. Hadi koçuma, hadi bebeeme.."

Bundan sonrası senin karar mekanizmana kalmış.. Dersen ki "Erkekliğin %90'ı kaçmaktır", seni daha hızlı koşturuyo, karşına çıkabilecek daldır, taştır, tümsektir, onları daha kolay farketmene ve düşünce hemen kalkmana yardımcı oluyo.. Dersen ki "Ben bu ayının tillahını yerim ülen! Dirseğini bi bükersem, kurtulamaz elimden", o zaman da kaslara daha çok kan ve şeker gönderdiği için daha güçlü, daha hızlı oluyosun. İman gücü dedikleri şey, bildiğin adrinal aslında..
250 kiloluk mermiyi kaldıran Çanakkale'li Seyit Onbaşı'nın da kanında dolaşan bu, çocuğunu kurtarmak için Leopar'la dövüşen annenin kanında dolaşan da bu..

Miktarı da ne kadar biliyo musun.. Futbol sahası kadar düşün fücüdundaki kanı, bi çay kaşığı kadar adrenalin var onun içinde.. Tabi artık ayıyı döversin, dövemezsin, kaçarsın, kaçamazsın.. O senin kapasitene kalmış. Bu arada ayılar, isterlerse at kadar hızlı koşabilir, insandan 3 kat hızlı yüzer ve insandan çok daha iyi ağaca tırmanırlar.. Yanında bi tüfek yoksa yani, ayıya "ha hu!" yapmican.

Bu adrenalinin, Türk insanı üzerinde, hareketsiz kalma ve "Eşhedüennneee..." dedirtme gibi bi etkisi var, onu hala araştırıyorum, bulunca onu da yazarım..

Altına sıçıttıran hormon ise, henüz bilim adamları tarafından keşfedilemedi. Korkan bi adam niye altına sıçar abi? Ne faydası var sana yani? Ayı basar düşer diye mi bırakıyosun kabahati? Nasıl bi evrimleşmedir? Televizyonun üstüne konan dantel kadar faydası yok anasını satim.. Bilen varsa beri gelsin...


Hankısı?

21 Aralık 2009 Pazartesi


Bana deseler ki,


"Kaşar peynir mi, Beyaz peynir mi? Seç birini!!"

Cevap veremem a dostlar. İkisini birbirinden ayıramam, birine canım derken, diğerine metres muamelesi yapamam.

Sırf bu ikisini değil, peynirlerin hiç birini üvey evlattan saymam, hepsi benim çocuklarımdır. İlkokul öğretmenim gibi severim hepisini.



Faik'in bu kayıta yorumu: Kaşar hangisiydi la? Delikli olan mı?
Cemşit'in bu kayıta yorumu: Skime gada...

Hergele mi dedik?

15 Aralık 2009 Salı


Faik ile Cemşit.. Biri kahvehane işletiyo(sağdaki Cemşit), diğerinin ise şu ana herhangi bi ske derman olduğu görülmedi. İkisinin toplam 7 çocuğu var, fakat ellerine kız eli değmiş değil. Mitoz bölünmeyle çoğaldıklarını tahmin ediyoruz.

Artık blog'umda onlar daha yazıcak. Görürseniz şaşırmayın..


**Tıklayın büyüsün..

Tripanazomigambiyetsizler

13 Aralık 2009 Pazar




Pederden çalıp, annemden gizli gizli okuduğum L-manyak'ların, Leman'ların, edepsiz ve bol küfürlü dünyasında okumaktan en çok haz aldığım elemanlardı bunlar. Daral & Timsah..

Daha yaşım 12-13 olması lazım. Annem izin vermiyo o dergileri okumama. Yazık, kadın bilmiyo tabi neler neler okuyoruz, okulda kimlerle takılıyoruz.. Küfür ettiğimi 17-18 yaşında öğrenmişti. Bense 4. sınıfta hala daha en yakın arkadaşlarımdan biri olan şahıs bizim sınıfa düştüğünde çok pis küfür ediyodum zaten. Ama ne bilsin kadıncağız, oğlunu korumak istiyo o da..

İstiyo da, bilmiyo ki, ben dergileri saklamak için kullandığı, tüp yanı, baca deliği, gardrop üst çekmecesi gibi tüm zulaları biliyorum. 13 yaşında ve belaltının başka işlere de yarayabileceğini yeni yeni öğrenen bir ergeni, hafif cinsellik içeren, komik küfürlü, bambaşka bi dünyanın anahtarı olan o dergileri okumaktan alıkoymaya, değil benim ne yapacağımı gözümden anlayan annem, Hillary Clinton gelse alıkoyamaz zaten.. Neyse..

Nedendir bilmiyorum ama, Leman dergisini ilk elime aldığımda, hemen Daral ile Timsah'ı açardım. O zaman sanatçıların yaptıkları işle neler anlatmak istedikleri zerre umurumda değildi. Önemli olan, bir karikatürün veya sanat ürününün içerdiği meme sayısıydı. 2'ye bölüp içinde geçen çıplak kadınların da sayısını da bulabiliyodum üstelik. Ama Kunteper Canavarı, Vurkaçoğlu, Bahadır Boysal'ın köşesi gibi bir çok köşe cinsellik içermesine rağmen, ben önce bu adamları okurdum. Muhabbetler çok komik olurdu çünkü.

Daral'ın hakikaten daralması, Timsah'ın adına yaraşırcasına bir Timsah gibi alemden aleme akması, fırlamalığı çok süper gelirdi. Şöyle bi replik vardı, bak yıllar geçmiş üzerinden, hala aklımda;

"Ah Rıfat Hoca, zamanında parmaklarını birleştirip de cetvelle giriştiğin Timsah, şimdi senin emekli maaşınla aldığın yazlıkta, kızına neler yapıcak.. Bi de arabanın anahtarını çalarsam var ya, intikamın kralından sayıcam bu anı..."

Bi de bu esnada, Timsah'ın omuzlarında çıplak bi kızın olduğunu düşünürsek, değil tüpün yanına, Çin'e dahi saklasan gider bulurum ben o dergiyi anne.. Hiç kusura bakma..

Şimdi düşününce daha iyi analiz edebiliyo insan aslında. Daral dediğin tam arada kalmış, anti-politik, nihilizme yakın Türk genciydi mesela. Babasında para var, her şey var, ama tutunacak dalı yok. Boşluğa düşmüş, karı-kız, arabalar, imkanlar arasında ne bok yiyeceğini bilemiyo. Kötüsünü görmemiş çünkü, iyisini ne yapsın. Yogaya, terapiye gider, paraşütle giderken mastürbasyon yapar, okulunu bitirmeye çalışır, hiçbirinden istediği aidiyet duygusunu alamazdı.

Timsah da, tam anasının gözü.. Bi tane derdi var.. Onun bunun karısına kızına sarkayım, yatağa atayım, iğfal edeyim.. Bi de güzelinden araba ver altına, daha da bişey söyleme.. Cin gibi adam, ama kendinden başkası zerre umurunda değil. İşte şimdi böyle bi fırlama zekası, Daral'ın babasının imkanıyla birleşince noluyo biliyo musunuz? Seyyar fuhuş arabası oluyo işte..

Hatırlarsınız, bi ara öyle bi muhabbet çıkmıştı. Minivanların arkasındaki koltukları çıkarıp, bi de yatak atıp içeri, Amerikan filmlerindeki dondurmacılar gibi, beyaz kadın pazarlıyolardı. İşte bu Timsah'ın bu mevzu gerçekte yaşanmadan 4-5 sene önce aklına gelmişti. Hayata geçirip, çok da acayip para kazanmıştı hatta..

Timsah'ın olayı bu kadarla kalmıyodu. Menziline giren kızı ne yapar eder muhakkak yatağa atardı. Hatta bi keresinde, kendisine neden hep elinin donunun içinde olduğunu soran bayanı,

"Çünkü ben çocukken topum yoktu, pipimle oynadım, arabam yoktu pipimle oynadım… O benim ilk arkadaşım, ilk oyuncağım.."

diye tavladığını bilirim.

Ama biraz da içliydi hergele.. Bi tane kızı yatağa attıktan sonra altından pamuklu külot çıkınca acımış, kıza dokunmadan bırakmıştı. Sonra da Daral onu Nejat Alp dinleyip sessiz sessiz ağlarken bulmuştu. Timsah'ın yüzünün gülmediği tek hikayede buydu galiba..



Ya şimdi, nerde o eski karikatürler demek istemiyorum ama, şimdiki mizahçılar, işi biraz daha basitleştirdiler. Leman dergisi mesela, bayaa underground diyebileceğimiz tarzda bi dergiydi. İçinde küfür vardı, elemanların elinden sigara düşmezdi, cinsellik vardı, hatta belki de biraz fazla vardı. E öyle olunca da herkes almıyodu tabi dergiyi. Şimdi mesela Uykusuz dediğimiz canımız ciğerimiz degiyi, hiç bir anne çocuğundan saklamıyodur. Ama L-manyak okumak kolay değildi mesela.. Saklı olan daha güzel, daha tatlı olur ya, o yüzden hala daha Kötü Kedi Şerafettin'in, Kunteper Canavarı'nın, Mem-Coş'un yeri farklıdır bende..

Bi de eski muhabbetlerin güzel gelmesi var insana(Eğer bu duygu olmasa, yok efendim 80's Party, 90's Party, 60's Are Back falan gibi partilerin organizatörleri aç kalırdı.) Hem klasikleşmiş biraz, hem de hatırlayan fazla insan yok ya, çok süper geliyo insana..

Gene de son söz olarak söyleyeyim, tüm bu yazdıklarım, bu haftaki Uykusuz'a altıma sıçana kadar güldüğüm gerçeğini de değiştirmiyor. Hakikaten çok başarılı.. Hele ki, Budist Tapınak Rahiplerinin olduğu karikatür, Çeliktepe Cengizhan Lisesi-Lise Dö Sen Benuğa karikatürü ayarındadır, dikkat ediniz.

Haydi, sağlıcakla...



Bu adamın gözüktüğü, sesinin duyulduğu, kokusunun geldiği, yani var olduğu her türlü belgeyi, değerini ödeyerek satın alacağım. İlgilenenlere duyurulur.


Üstünde lazımlık, araba lastiği, 40 metre urgan, tenis raketi vs. taşıyan başka bir televizyon karakteri var mıdır acaba.. Lost'un yapımcıları, izleyin de feyz alın abisi.. Milleti adaya düşürmekle, 2 dakika bilmem kaç saniye bayıltmakla adam olunmuyo..

Yapın siz de bi Cevat Kelle, o zaman adamdan sayarım seni..

Neşeli Mili - O... Çocukları

10 Aralık 2009 Perşembe


Buyrun size Türkçe Reggae.. Türkçe Rap gibi oluyo biraz böyle diyince ama, mevzu başka.. Dinleyince anlarsınız zaten..

Myspace sayfalarını da veriyorum, iice araştırın, belleyin, hazmedin efendim.. Hele Çiçek Aslan Paşa şarkısını özellikle tavsiye ediyorum.



Öncelikle tüm blog okurlarımdan, uzun süredir yazamadığım için özür diliyorum.


Ama bi sor sevgili okur, niye yazamadın diye.. Bilgisayarım bozuldu çünkü. Bilgisayarım yok şu an.. Senin kalemin olmasa, yazı yazabilir misin sevgili okur. Defterin olmasa, emanet defterle günlük tutar mısın.. Başkasının şeyiyle gerdeğe girmekten saymaz mısın bu eylemi..

Tekrar özür diliyorum, ve asıl mevzuya giriyorum.

Bugün domuz gribi aşısı oldum ben. Bu kadar tartışmanın ortasında gittim, randevumu aldım, aşımı yaptırttım.

Zaten bu kadar tartışma beni bağlamaz..

Tüm doktorlar yaptırın diyecek, WHO(Dünya Sağlık Örgütü) yaptırın diyecek, kendisi de bi sağlık çalışanı olan babam yaptırın diyecek, bi tane imam hatip mezunu, tıbbın "T"sinden anlamayan, çakma futbolcu, devlet adamı kılıklı denyoyla, eski sağlık bakamayanı, Osman Durmamış adındaki kılıksız adam yaptırmayın diyecek. Ben de yaptırmıycam.. Hadi len, o çakma futbolcu RTE ne dediyse ben hep tersini yaptım bugüne kadar. Hatta bu H1N1 aşısını sırf o sığır yaptırmayın dedi diye inadına yaptırttım.


Zaten bence ortada bişeyin döndüğü falan da yok. Direk komşu lafıyla iş yapmaya benziyo bu.. Hani bizim insanımız, doktorun verdiği ilacı almaz da, komşusunun dediği ne idüğü belirsiz, renkli renkli haplardan 3'er 5'er tane atar ya;

Biri bişey diyo "Abi Amerika göndermiş aşıları, içinde bok varmış, yapıldığı kazana sıçıyomuş hamerigalılar.", "Dünya sağlık örgütü pazarlıyomuş olm, yaptıranı s.kiceklermiş uykusunda"falan.. Sonra o onun teyzesine söylüyo, o onu kahvede söylüyo, söylentiler yayılıyo falan filan..

Neyse, uzun lafın kısası, ben oldum aşı, az bi bekleyin 3-5 gün falan, bana bişi olmazsa siz de yaptırırsınız. Ya da üç çocuk da yapabilirsiniz. Size kalmış...

Yakalarım

17 Kasım 2009 Salı


Sana zerre kadar saygım kalmadı sayın Nejat İşler.. Aşağıdaki klipte 0:17, 0:22 ve 2:10 anlarında, kitapçı Nejat İşler'i net olarak görebilirsiniz.

Sen de artık Nejatçım, bu saatten sonra kitap satmaya geri mi dönersin, saçları tekrar uzatır, İsmail Yk'nın klibinde mi oynarsın, Ahmet Çakar'la beraber program mı yabarsın, senin biliceğin iş.. Yedin bitirdin garizmanı...




İlk rock kasetlerimdendir. Daha doğrusu Görkem'den hacılamıştım. 13 yaşındayken;

"Abi adamlar rap metal yabıolar, Fired Dörst Kristina Aguleraya çakıomuş olm" gibisinden muhabbetlere konu olurdu bu adamlar..

Sezen Cumhur Önal sunsun, "Çükelata renkli sanatçı ,Fired Dörst söylüyor" desin isterdim ama kısmet değilmiş..


Pisuvar İnsanları

16 Kasım 2009 Pazartesi


Şimdi bayanlar tam olarak anlayamayabilir ama, pisuvar ve umumi tuvalet ritüelleri erkekler için genellikle sancılıdır. Yani acayip büyük bi sorun değildir ama, üzerine düşünülmesi gereken, otomatiğe bağlanamayan bi süreçtir. Hangi pisuvarı seçiceksin, direk kabinlere mi yöneliceksin, elleri yıkıycak mısın, yoksa "Ben bu musluklardan daha temizim, bütün ficudumla" yalanına mı sığınıcaksın gibi bi sürü soruya cevap vermen gerekir.


Her erkeğin bu sorulara cevabı farklı olduğundan, pisuvarda ortaya koyduğu mizacı da farklıdır. her yiğidin bi yoğurt yiyişi vardır derler ya, her normal türk erkeği'nin de bir pisuvar seciyesi, karakteri vardır.

Ben de hayatından en az 1000 kere pisuvara işemiş biri olaraktan, şu ana kadar gözlemlediğim, pisuvar yiğitlerini bi yazayım istedim.. Başlıyoruz;

1- Titrek

Bu tip insanlar için genellikle pisuvar başları, olmak isteyecekleri en son yerdir. Utanırlar çünkü. Alışmamıştır bi kere. Konsantrasyonunu sağlayamaz. Çok mu ses çıkartırım acaba, benim ki daha mı uzun sürdü, ya adam uzanır da bakmaya çalışırsa, ulan ya pisuvar tıkalıysa da taşarsa gibi, gereksiz ötesi bi ton soruyla kafalarını doldurdukları için, bi türlü gereken odaklanmayı sağlayamaz, sonuç olarak da işeyemezler. İdrar kesesi enfeksiyonları ve prostat kanseri, en çok sıkıntı çektikleri hastalıklardandır.

2- Samimi

En tehlikeli tiplerden biridir. Aynı otobüste "Memleket nere?" diye muhabbete başlayan adamlar gibi, hepi topu 2 dakika için sizinle muhabbet etmeye çalışır. En sık karşılaştıklarım, üniversite içinde "Bölüm neydi?", şehirlerarası yolculuklarda "Ne tarafa?" sorularını kullanıyolardı. Hayır yani zaten umumi tuvalet dediğin olay, doktora gitmek gibi bişi, gereğinden bir dakika fazla kalmak istemezsin orda.. Muhabbet başlatıp da leş gibi yerde 5 dakka daha fazla kalmaya ne gerek var.. Gerçi muhabbete böyle başlayıp da sonra mola yerinde çay içerek samimiyeti ilerleten insan çiftleri de var ama.. Onları Türk insanının denyoluğuna bağlıyorum.

3- Yüzsüz

Adından belli, yüzsüz.. Tuvalet taşsın, ortam leş gibi koksun, çok ses çıkarsın, içerde 100 kişi olsun, bu adama hiç koymaz. Genellikle işleri çok uzun sürer, hareket esnasında da sesli sesli osururlar. Bi yandan da "kalk borusu gibi değil mi mübarek!" diye sizin fikrinizi sorarlar. Bu adamları daha tuvalete girmeden, üst ceplerindeki naylon taraktan ve kapı önündeki peçeteciyle muhabbeti gereğinden fazla ilerletmiş olmasından tanıyabilirsiniz. Mümkünse aynı esnada tuvalette bulunulmaması tavsiye edilir.

4- Profesyonel

Pisuvarla olan problemlerini sonuna kadar çözmüş insandır. Özgüveni yüksek, insan ilişkilerinde başarılı, helal süt emmiş abilerdir. Sadece ihtiyacı olduğunda umumi tuvalet kullanır, ihtiyacı olduğu kadar içerde kalır, işi bitirince de ellerini asgari sürede yıkar ve çıkar gider. Kimseyle aşırı samimi olmaz, kimseyi de tedirgin etmez. Mesafelidir, ama güven verir. Pisuvarın başına geçip de haddinden fazla beklediği görülmemiştir. Fermuarını indirmesiyle işemesi arasındaki süre, uzmanların belirlediği süre olan 2.7 sn'dir. İşini bitirdikten sonra içerideki herkesi kendine hayran bırakır, çıkar gider.,

5- Sıkıntılı

Profesyonel'in anti kahramanıdır. Tuvalete ya hiç ihtiyacı yokken öylesine, ya da tam mesanesi patlamak üzereyken girer. Ya başında boş boş bekler, ya da ucu ucuna yetişir, azcık yerlere de kaptırır. Rahatlamadan sonra, Yüzsüz sınıfına atlayabilme riskleri vardır. Fazla yüz göz olunmamalıdır. Oldu da tam Sıkıntılı'dan Yüzsüz'e geçiş anında yakalandınız, "Senin ağzını burnunu yırtarım lan! Ayağıma işiyosun" diyerekten sert yapılıp, tekrar eski formuna dönmeye zorlanmalıdır.



Vallahi benim aklıma gelenler bunlar. Varsa sizin de gözünüze çarpan, paylaşmak istediğiniz pisuvar insanları, yorum bölümüne koyun, ekleyelim.

Bu arada bu iğrenç konu aklına nerden geldi derseniz. Bugün internette gezinirken, THE URINAL GAME adlı oyuna denk geldim. Ordan esti..

Leboawzki

13 Kasım 2009 Cuma


Dünya'nın en komik filmi ne Kemal Sunal filmleridir, ne American Pie serisidir, ve hatta iddaa ediyorum, Cem Yılmaz'ın herhangi bir filmidir. Beni tanıyanlar nası bi Cem Yılmaz hastası olduğumu bilirler.

Bence Dünya'nın en komik filmi, The Big Lebowski'dir. Dikkatli izlemek ve aradan esprileri çekip çekip çıkartmak gerek..

Gecenin bi vakti gaza gelip de, şunu bi daha izliyim dediğimde, CD kabının içi boş çıkınca, adeta yıkılmıştım.. En büyük hayal kırıklıklarımdan biridir...

The Dude'un kişiliğine ve kıyafetlerine hayran kalmamak elde değildir bu arada..




Kesin izleyin, izlemeyenlere izlettirin..






Yaptırıcak dövmeyi buldum, sıra 1 milyar para bulmakta...



*Tıklayın büyüsün..

Name, Surname

11 Kasım 2009 Çarşamba

Babam Mehmet Fatih,

Amcam Mehmet Zeki,
Dedem Mehmet Salih,
Dedemin kardeşi Mehmet Zafer,
Onların babası Mehmet Hasan,
Onların da babası da Macar Mehmet..

E benim adım da Christopher Tuna olmıcaktı heralde... Mehmet Tuna koymuşlar..

Bu arada Mehmet'in anlamı ne diye sorarsanız;

Muhammed-->Mehemmed-->Mehmet

İnsanlar, biri çocuğa küfür ederse, küfür Muhammed'e gitmesin diye, değiştirmişler isimi..

Muhammed'le aynı ismi taşımam da ironik, ama gerçek..

a'lar

7 Kasım 2009 Cumartesi


Eğer
kitap a'sı enişteyse, normal a babadır, gadasını aldığın..


Eğer kitap a'sı Carrefour'sa, normal a samimi mahalle bakkalıdır, veresiye kabul eden..

Eğer kitap a'sı yeni ramazanlarsa, normal a eski ramazanlardır, macuncunun geldiği..

Eğer kitap a'sı Şahan Gökbakar'sa, normal a Cem Yılmaz'dır, beni anlatıyo diye güldüğün..

Eğer kitap a'sı Nişantaşı'ysa, normal a Bebek'tir, eski İstanbullu...

Eğer kitap a'sı 3 büyüklerse, normal a memleketinin öz be öz takımıdır, atkısı odanda asılı..

Eğer kitap a'sı LOST'sa, normal a Süper Baba'dır, gözünü yaşartan..

Eğer kitap a'sı Lincoln'se, normal a Metin Oktay'dır, takımın efsanesi..

Eğer kitap a'sı IKEA koltuğu'ysa, normal a sallanan koltuktur, dedenden kalma..

Eğer kitap a'sı Megan Fox'sa, normal a Natalie Portman'dır, sigara yaktıran..


Blog Widget by LinkWithin