Konumuz Hitler Almanya'sı. Hepimiz izledik di mi o filmleri. Piyanist, Schindler'in Listesi, Er Ryan'ı Kurtarmak, Hayat Güzeldir vs.. Hepimiz de dedik ki, insan böyle bir kafa yapısına nasıl uyar? Bile bile nasıl insan öldürür? Hitler'in subaylarından biri neden çıkıp da, "Aga n'aapıyoruz biz?" demedi.. Bize öğretilen, veya doğmadan bize verilmiş olduğunu düşündüğümüz, iyi ahlak, diğer insanlara zarar vermeme olgularına bu denli karşı gelen eylemleri(çocuk ve kadınları öldürmek, insanları gaz odalarına kapatmak vs..) bir insan evladı nasıl yapar..
Öncelikle, siz o filmlerde ya da bu olaylarda ne düşündüyseniz aynısını düşünüyorum. Yapılan olay vahşet sınırlarını zorluyor. Fakat burda 7 milyon insanın öldürülmesinden bahsediyoruz. Yani bunu Adolf Hitler'in tek başına yapması imkansız. Ha dese en aşağı 15 sene sürer o kadar adamı öldürmek. Yani birilerinden muhakkak yardım aldı. Birileri O'nun yerine adam öldürdü. Gözünü kırpmadan hem de.. Peki bu adamların çoğunluğunun, "Ben böyle bir şey yapamam" demesi gerekmez miydi sizce? Bu adamlar senden benden ne kadar farklı olabilir. Adam öldürmeye meraklı, piskopat, kana susamış kaç tane adam bulabilirsin. Hitler senin düşündüğünün en az 3 katı oy almış. O kadar adam toplamış yanına yani. İktidara geldiği seçimde aldığı oy oranı %43. Bizim başımızdaki Allahın Belaları kadar nerdeyse.
Şu an memleketi yönetenleri günahım kadar sevmiyorum. Onlara oy verenleri de çok sevdiğimi söylemem. Ama heralde RTE, hadi dese 7 Milyon adam öldürmezler. ACABA?
Milgram deneyi zaten burda devreye giriyor. Kimdir Milgram? 1950-1960 yıllarında söz sahibi olmuş, Amerikalı bir psikolog. Bir deney yapıyor zat-ı muhterem, hala tartışılıyor.
Yaptığı deneyi kısaca açıklayalım. Öncelikle ulusal gazeteye ilan veriliyor. Bulunan insanlara deney açıklanıyor: Seçilen kişi ya öğretmen olacak, ya öğrenci. Kura çekiliyor. Fakat burada bir hile var. Gazete ilanıyla bulunan kişi kesinlikle öğretmen oluyor. Yani kurada kullanılan iki kağıtta da öğretmen yazıyor. Öğrenci olan kişi ise Milgram'ın asistanlarından biri. Kendisine öğretmen yazan kağıt gelmesine rağmen, öğrenci çıkmış gibi davranıyor. Bu arada öğrenci çıkan sahte-deneğin, öğretmene kalp hastası olduğunu belirttiğini de söyleyelim.
Bu aşamadan sonra, sahte denek ve gerçek denek(yani öğretmen ve öğrenci) birbirlerinden ayrılıp bitişik iki odaya konuluyor. Öğretmen ile öğrenci sadece ses ile iletişim kurabiliyorlar. Öğretmenin eline bir elektro-şok cihazı ve sorular veriliyor. Elektro-şok cihazı tabi ki sahte. Üzerinde 15 volt'tan 450 volt'a kadar elektrik seviyeleri var.
Öğrenci, diğer odaya değil Milgram'ın yanına gidiyor ve öğrencinin olması gereken odaya bir radyoteyp koyuluyor. Bu teybin içinde, öğrencinin çeşitli voltajlara karşı vereceği tepkilerin kayıtları var. 15 voltta bu tepki "Yapabileceğinin en iyisi bu mu?" şeklindeyken, voltaj arttıkça "Bu gerçekten acıttı.", "Aman Tanrım biraz yavaş" gibi tepkilere ve 450'ye yaklaştıkça ise duvarı yumruklamaya ve ölürken çıkan seslere benzer sesler çıkartmaya kadar gidiyor. Voltaj şiddetinin üzerinde de gerçeğe uygun uyarılar var. 250 voltta örneğin "Extreme Danger" yazıyor. 450 voltta ise "Death" yazısı ve bir kurukafa işareti var.
Öğretmen-öğrenci olayı ise şu şekilde. Öğretmen kelime çiftleri öğretmeye çalışıyor. Önce 2 kelime söylüyor örneğin, sonra bunu öğrencinin tekrarlamasını istiyor. Bu proses giderek zorlaşıyor. İlerde 5 kelime çiftinin, ardı ardına tekrarları isteniyor örneğin.
Öğretmen olan denek, voltajı arttırmakta tereddüt ettiği zaman ise, internetten alıntıladığıma göre şu cümleler söyleniyor kendisine:
- Lütfen devam edin.
- Deney için devam etmeniz gerekiyor.
- Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.
- Başka seçeneğiniz yok, devam etmek "zorundasınız".
Eğer bu cümlelerden sonra durulmazsa, 3. kez 450 volt verildiğinde deney durduruluyor.
Deneyden önce, toplum içerisindeki aşırı piskopat, tabiri caizse, ölü kediyi tekmeleyen insanların bu raddeye gelebileceği öngörülmüş. Ki bu oran %1.2 civarı.
Peki sizce katılan deneklerin yüzde kaçı 450 volta çıkmış?
%65.
40 denekten 25'i diğer odadaki insanın öleceğini bile bile 450 volta kadar düğmeye basmaya devam etmişler. Hiçbiri de 300 volttan önce durmamış. Bu deneklerin içerisinde ilkokul mezunundan, doçentlere kadar bir çok sosyal katmandan insanlar var.
Bu deney, gerçekten sosyolojik yapı üzerine mesai harcayanların çoğunu şoke etmiş. Hitler Almanya'sının aslında ne kadar basit oluşturulabileceğini açıklamış bir çoğuna göre. Otoriteye boyun eğmenin aslında ne kadar kolay olduğunu, 40 deneklik basit bir deneyle, ummadığı bir şekilde ortaya koymuş Wilgram.
Yani aslında, bugün üstüne onlarca film çekilen, hepimizin haklı olarak "Tu kaka" dediğimiz Nazi Çetesinin, bir çok subayının aslında sadece otoriteye boyun eğen, beyni çalışmayan insanların oluşturduğu bir tayfa olduğunu göstermiş.
Demem o ki, bir tane sosyopat, kendini bilmez adam, otoritesini kullanmayı akıl ederse eğer, aramızdaki 10 insandan 7 tanesini, emrettiği ne olursa olsun, köpeği yapabilir. Dinlemeden, anlamadan, sonuçlarını düşünmeden iş yapmak, gördüğümüz üzere, içgüdü gibi bişi.
Bir de "Olm bu adamlar manyak mı? Bu kadar adam nasıl öldürülür?" diye aklından geçiren arkadaşlara(kaç tane var artık bilmiyorum yani, her an g.te gelebiliriz) bi fikir versin diye oturdum, hiç üşenmeden, ordan burdan topladıklarımla bu yazıyı yazdım.
Şimdi diyecekseniz Die Welle ne ayak.. Linkini veriyorum aşağıda;
İzleyin, izlettirin, konu pekişsin..
İm July'nin Christiane Paul'u da bonus olsun size..
bir de son dönem filmlerinden "the reader(okuyucu)" da Kate Winslet eski bir nazi kadın gardiyanını oynuyordu. bu yazıyı okuyunca aklıma geldi.. oynadığı karakter, okuma yazma bilmeyen, katı, emir almaya güdümlenmiş bir kadındı.. mahkemede yargılanırken "neden yaptınız?" sorusuna verdiği yanıt oldukça düşündürücüydü.. "çünkü öyle yapmamız emredilmişti. hiçbirimiz de bunu sorgulamadık." öyle şaşkın bir ifade ile söylüyordu ki sanki bunu sorgulayabileceği aklına yeni gelmiş gibi! düşündürücü.. bazen "insanlık"tan şüphe ediyorum...
yıldıztozu
5 Eylül 2009 05:48