Diyarbakır'da bir garip Blues..
17 Kasım 2010 ÇarşambaUzun bir aradan sonra merhabalar gençlik. Referandumdan beri yazmamışım nerdeyse caanım blog'uma.. Referandumda yazdığım şeylerin de hafif alkolün etkisi (hafif?!), hafif hayalkırıklığı, hafif yenilgiyi hazmedememe, hafif ".mına koduum çocukları" etkisi altında olduğunu düşünürsek, bayadır doğru dürüst bişi yazmamışım. Ondan öncekilere de baktım, Youtube'dan video koymuşum, yok iki satır reklama sövmüşüm falan filan..
Yalan yok, aklıma çok bişey gelmiyodu. Gelen de ya hemen kaçıyo, ya bi süre sonra güzel gelmiyo, ya da uyanınca alkolün etkisiyle beraber unutuluyordu. Ama şimdi tam internet cafeye gelirken(değirmendere'de internet cafe'den bağlanıyorum, evet..), aklıma gelen, başımdan geçen bir olayı paylaşayım, blog'u biraz şenlendireyim, hareketlendireyim dedim..
Ekim ayının tamamını ve Kasım ayının bir kısmını Efes Pilsen Blues sanatçılarının rehberliğini yaparak geçirdim. 20 şehirde, 26 konser boyunca, çoğuna benim de ilk kez gittiğim şehirlerde Kaliforniya'dan, ne biliyim New Orleans'dan gelen adamlara rehberlik ettim. Vay efendim yemekleri anlat, içinde et var mı yok mu onu kontrol et, aman rakıyı fazla kaçırmasınlar, sıcak içmesinler, sahnede havluları suları eksik olmasın falan filan diye diye, Türkiye yollarında 40 günü bitirdik. Bu konuda en muzdarip olduğum olay ise, yemekler hakkında yaptığım açıklamalar ve bunların çoğunlukla boşa gitmesi oldu. Lan ben sana şimdi Mıhlama'yı nasıl anlatıyım, Künefe'yi nasıl anlatıyım. Biz de o gada bilmiyoz. Yiyoz, gidiyo.. En fenası da canhıraş, 3 kuruş İngilizce'yi parçalayarak yemekleri açıkladığım sürenin sonunda, "Eaahh, I'll go with the chicken wings I guess.." cümlesini duymak oluyodu. Lan olm, tavuk kanadını her yerde yersin. Bi daha hamsili pilavı nerde görcen. Bi dadına bak.. I-ıh.. "Ayl go vit dı çikın vings.." Hadi git bakalım nereye kadar gideceksin tavuk kanadıyla.. Hayvanın canlısına hayrı yok kanatların, uçamıyo bişi yapamıyo, seni nereye gada götürecek acaba..
Bu çocuk yok..
12 Eylül 2010 PazarMüşfik
20 Temmuz 2010 SalıYarın öbür gün, olur da bi ürün çıkartıp piyasaya atılırsam, bi de reklam yapma şansım olursa, hiç bi şeye bakmam, Müşfik Kenter'i oynatırım reklamında.. O nası bi Davudi bi sestir, iç huzurdur, "Dünya'daki bütün olayları bitirdim." güvenidir aga.. Yurtbay Seramik bile sanki Yavuz Sultan Selim'in şirketiymiş gibi geliyo insana.. Yok yok, ben bişiler satmaya başlamadan kaybetmememiz lazım bu değeri. Az daha gayret Müşfik Amca..
I'm not a man,I'm Cantona
15 Temmuz 2010 PerşembeEy gidi Eric Cantona.. Bu blog'u sana adıyorum lan.
Hani bi tane reklam var ya, Sensodin diş macunu reklamında.. Toplamışlar milleti, yok soğuk su içiriyolar, yok dondurma yalattırıyolar da, nası oldu dişler, kamaştı mı falan diye soruyolar. Heh.. Orda bi tane bağyan var, macunu denedikten sonra "Bardağın tamamını isterim" diyo. İşte ben açgözlü diye bu kadına derim aga. Belli bi amaç için oraya toplanmışsın, yönetmen, ışıkçı, sesle ilgilenen adamlar, reklamda oynayan diğer insanlar falan var, cüzzi bi ücret de alıyosundur o reklamda oynamak için diye de tahmin ediyorum, sen bunlara bakmıyosun, orda yiceen 2 kaşık daha dondurmanın peşindesin. İşte ben buna tamahkarlık derim, gözü doymazlık derim.
Simpsons vs. Flintstones
8 Haziran 2010 SalıSen Simpsons'ı kullandın Nike ama.. Winston taaa zamanında, daha televizyon siyah-beyazken, Çakıl'la Bam-Bam portakalda vitaminken, arabalar üretilmemişken, Dino hayattayken Flintstones'u, yerim Flintstones'u, Çakmaktaşlar'ı kullanmış reklamında.. Tamam on numara reklam yapmışsınız, zaten en güzel spor reklamlarını da siz yapıosunuz ama, Çakmaktaşlar daha bi orjinal geldi bana.. Hem de zigara reklamı.. Şindi yapiim desen TAPDK .mına koyar adamın, hayatta yayınlatamazsın ne Türkiye'de ne Zambia'da, ne Amerika'da..
Allahsızsın Bill Gates..
2 Haziran 2010 Çarşamba
Bu post'uma da sana nalet okuyarak başlıyorum Sn. Bill Gates. Nalet demeyelim, çok ağır olacak.. Serzeniş diyelim, yakarış diyelim, haykırış diyelim, tebelleş olmak diyelim sevgili Bill..
Kılıç
18 Mayıs 2010 Salı
Şu blog'u açalı bir yıl olmuş, daha da ne güncel siyaset, ne de güncel futbol hakkında bir post yayınlamadım. Ama bu adam için bir iki bir şey söylemek istiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu. Bu adam dedi ki, ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adayım. O kadar tanımıyodum Kemal Kılıçdaroğlu'nu. Ama biliyodum ki, birilerini indirmişti olduğu yerlerden. Mehmet Mir Dengir Fir Fırat Topaloğlu'nu çatır çatır, bunu vurguluyorum, istemediği halde çatır çatır indirmişti olduğu yerden. Yaptıklarını anlata anlata, yalanlarını yüzüne vura vura.. Boş adam olabilir miydi? Olamazdı..
Az buz değil, 12 yaşından beri öyle ya da böyle bi şekilde siyaset izleyen, dinleyen adamdım.. Daha da Erbakan tayfasından birinin böyle hezimetini görmemiştim. 68 kuşağından bir adamın oğlu olarak, O'nun da biraz yumuşamasıyla tabi, sosyal demokrat bir ailede büyümüştüm. Biz Atatürkçüydük, baş parmağı yukarıda "çok iyi" hareketi yapan, ama aslında babamın benim anacım gibi 4 tane almasını savunan insanlar gericiydi. Biz o adamları istemiyorduk.
Bilenler bilir, Ertuğrul Akalın'ı indirip AKP almıştı canım memleketin Değirmendere'yi.. ya 14 yaşındayım ya 15 yaşında.. AKP merkezinden sevinç çığlıkları yükseliyor.. Baktım Baba'mın gözünden 2 damla yaş aktı. Koyverdim ben de gözyaşlarımı.. Memleketimi ücra köyden kültür beldesi yapan adam gitmiş, yerine allı morlu ışıklar koyan adamlar gelmişti. Değirmendere barlarında gitar çalan, ertesi gün de heykel sempozyumları düzenleyen, basketbol turnuvaları düzenleyip, taa Finlandiya'dan Japonya'dan sanat adamları getiren düşünceler gitmiş, çimenlerde piknik yapan, trilyonları üstgeçit niyetine köprü yapan, yıllarca top oynadığım basketbol sahasını turuncu-yeşil'e boyayan adamlar gelmişti.
Atatürkçüydük biz.. Muhasır medeniyetler seviyesiydi bizim yerimiz, 3 çocuklu, anasını da alıp gidenlerin adamların yeri değil. Nutuk'u okutmuştu Babam bana, F tipi kitapları okutmamıştı.
Rahmetli Ecevit de ölmeden önce az saymadı Babam O'na.. "Yeter artık, bırak da gençler tayin etsin memleketin kaderini." diye.. Nasıl olsa Avrupa'nın en genç nüfusu bizdeydi ya.. Babam sanıyo ki herkes benim gibi.. Bilmiyo ki Antalya'da çocuklara silah sıkanlar da genç, benim okulumda çocukları dersten çıkarıp dövenler de genç..
Duyduk ki Ecevit ölmüş.. Ağlamadı bu sefer ama(nasıl ağlasın daha önemli dertleri var, ben varım, ablam var), dedi ki;
"En azından bizim 3. adamımızı (Ahmet Necdet Sezer) getirdi, en azından Halkçıydı."
Birinin bu adamlara inmesi lazım. Liderlik falan skimde değil. Liderse şu an Türkiye'de bulabileceğin lider karakterli insanların 1 numarası RTE'dir. Adam lider ruhlu aga.. Dediğini dinletiyo, inandırıyo.. Peki bunun benim babacığıma bi yararı var mı? Benim komşuma yararı var mı? O adam gemicik alırken oğluna, 35 yıllık usta İbrahim bi motorbisiklet alabiliyo mu oğluna.. Çankırı'da marangoz bi ev tutabiliyo mu okumaya İstanbul'a giden oğluna.. Onların gelir seviyesi, refah düzeyi yükseliyo mu? Yükselmiyo. O zaman yerim ben öyle lideri. Alışmışız lidere, hep lider bekliyoruz. Ulan herkes Mustafa Kemal mi? Hem lider olsun hem de hiç tanımadığı insanların iyiliğini düşünsün. O adam bi kere gelir. Nasıl ki Bob marley bir kere çaldı gitarını, nasıl ki Eric Cantona bir kere oynadı topunu, MUSTAFA KEMAL de bir kere gelir.
BB
14 Mayıs 2010 Cumaiststatus.com
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Heralde hayatımda ilk kez pederden öğrendiğim bi internet sitesi anlatıyorum.. Hergeleblog tarihinde bir ilk..
Tee-Totalism
3 Mayıs 2010 Pazartesi
Böle de bişi varmış. Teetotaller diyolar uygulayanına.. Ağzına alkol koymayan insanlara, yani bunu prensip edinmiş insanlara bu isim verilirmiş. Çok da mantığım almıyor açıkçası.. Hani aran olmaz pek falan anlarım ama, ben bu zıkkımı ağzıma sürmem demek de saçma lan..
- Dick Advocaat
- Ryan Adams(Geçtim alkolü, sen küfür etmeyi bıraksan gene adam olmazsın..)
- Tony Adams(Arsenal'in eski kaptanı.. Hadi bu topçu eyvalla..)
- Akon(İnanmam müdür.. O klipleri çekicen sonra alkol içmiyorum.. Yavaş..)
- Tyra Banks(O memelerin içi güğüm güğüm süt demek ki..)
- David Beckham(bi tane de kötü alışkanlığın olsun Allahsız..)
- David Bowie(Lan adamın bi gözü başka renk, biz gözü başka, ne demek alkol içmiyorum.)
- Gerard Butler(İskoç değil mi olm bu adam.. Benim bildiğim İskoç'lar 1 litrelik bardaklarda içiolar bu mereti)
- George W. Bush( Kesin içip içip Irak'a asker yolluyodu pezemek, karısı bıraktırdı sonra.)
- Naomi Campbell(Babacım kokainden hapis yatmadı mı bu kadın. Sokak temizletmediler mi?)
- Jim Carrey
- Djibril Cisse(topçu kontenjanı bu da)
- Tom Cruise(Ben yaptım di mi Cocktail diye filmi..)
- Eminem(bu tedaviden sonra bırakmış.)
- Adolf Hitler(bu zaten .rrospu çocuu afedersin.)
- Samuel Jackson(bu da sonradan bırakmaç)
- Ewan McGregor(Bu yalan lan.. Hadi sigarayı içmesen de içiyo gibi yabarsın da, Trainspotting'de kütür kütür yuvarlıyodun biraları. Ona ne diceksin..)
- Natalie Portman(Şunu yazarken bile içim titredi.)
Memleketim.
16 Nisan 2010 CumaDaraldinyo
12 Nisan 2010 PazartesiOkulun son düzlükleri.. Maraton gibi anasını satiyim. Maraton bitiyo, ben de bitiyorum inceden. Teziyle, sunumuyla, stajıyla, dersiyle uğraşcak takatim kalmadı. Bi tane skindirik diploma vercekler, ağzıma sıçtılar afedersin.
Bi sıkımlık mermim kaldı, onunla okulu bitirdim, bitirdim. Yoksa bi 6 ay daha beraberiz güzide okulumun güzide hocaları.. Ben sizden bıktım, siz benden bıktınız, bi kolaylık gösterelim de sittirsin gitsin şu çocuk demenizi bekliyorum. Yoksa ciğerlerim yanıyo artık son 100 metrede..
Hayır Avrupai mantıkla da yetiştirilmedim ki.. Türküm arkadaşım ben, heyecanlı başlarım, yarısında sıkılırım. Sıkıldım işte okuldan. O kadar derse geldim, gelmiş mi diye yoklama aldınız, o kadar şey öğrettiniz, sonra öğrenmiş mi diye sınav yaptınız. Hepsini halletim, gözünüze gözünüze soktum 85'leri, 92'leri.. Milletin 1-0 olsun benim olsun dediği dersleri, B+'larla, A-'lerle geçtim, 3 kere 5 kere aldıkları dersleri içki içe içe verdim.. Hala mı yetmiyo ya, hala mı doymadınız sınav kağıdı okumaya, yalan dolan sunum dinlemeye..
Bunca yıldan sonra dahi bana magazinli tezgahları, re-engineering yöntemlerini öğretmeye çalışan tüm prosedürleri ve eğitim sistemini burdan selamlıyorum...
Ve diyorum ki;
İşiniz gücünüz mü yok lan, s.ktirin gibin başkasıyla uğraşın...
Kurt Cobain
5 Nisan 2010 Pazartesi
16 sene önce bugün ölmüş depresif hırkalı.. Ağza pompalıyı dayayıp çektirmiş tetiği.. Böyle bi şeyi yapmak ya 4 kilo t.şşak, ya da 3 doz eroin ister.. İkisi birden olunca da Kurt Cobain oluyosun işte, öldüğün yerden 12.000 km uzakta çocuğun biri posterini asıyo duvarına..
Brezilya ve Arif Erdem üzerine.
4 Nisan 2010 Pazar
Şimdi, bi de şöyle bi teorim var benim.. Brezilya'lı bayanların neden bu kadar güzel, pardon güzel az kaldı burda; Brezilya'dan bu kadar fazla tanrıça benzeri bağyan çıkabildiği ile ilgili.. Örnek ver dersen, Cisel Bünçhen, Adriyana Lima, Alessandra Ambrosyo ve Kanal D Haber'in "Rio Karnavalı Çok Acayip" başlığı altında verdiği haberlerde gözüken tüm bağyanlar derim.
Teoriye gelecek olursak;
Şurdan başlıycam, akraba evliliğinin sonuçları çok kötü olabiliyor di mi. Yani akraba evlilikleri sonucu, işte kan uyuşmazlığı, benzer genler olması falan fıstık, Dünya'ya gelen çocuk biçimsiz oluyor genelde. Hiç kafadan atıp tutmaya gerek yok, Vikipedi'den alıntılıyalım.
Akraba evliliği, zararlı baskın gen ve çekinik gen üst üste gelerek çakışması olasılığını artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilir.*
Birbirine yakın gen kodlarına sahip olan ana-babaların çocuklarının sakat, yani cinsel açıdan sıfır çekicilikle doğma ihtimalleri yüksek..
Peki bunun tersi geçerli olabilir mi? Bence olur. Yani gen kodları birbirinden çok farklı ana-babaların çocukları da bu olayın diğer ucudur. Melez insanlar güzel olur genelde. Örnek ver derseniz gene, Kristen Kreuk derim.. Kendisi Kanadalıymış. Babası Hollandalı, annesi Endonezya'lı bi Çinli, Anneannesi de Çinli-Jamaikalıymış. Valla billa. Bunu da Vikipedi'den aldım. Hemcinsim olarak da Prison Break'in başrol oyuncusu Wentworth Miller derim misal. Bu adamın da babası Afro-Amerikan, Jamaikalı, İngiliz, Alman ve Kızılderili kökenli, annesi ise, Rus, Fransız, Suriye ve Lübnan kökenliymiş. Bunu da imdb'den buldum.
Yani bi uçta, ana-baba aynı yerden, hatta akraba olan insanlar var, bi yanda da aile ağacı Olimpiyat açılış töreni gibi olan insanlar var. Aradaki fark ortada.. En azından cinsel çekicilik olarak söylüyorum, iki zıt kutup gibin adeta..
Peki Brezilya'yla bütün bunların ne alakası var.. Brezilya bildiğiniz üzere ilk başlarda Portekiz sömürgesi olan bi ülke. Bu işte coğrafi keşiflerden sonra, önce Portekizliler geliyo, sonra Almanlar geliyo, az biraz İspanyollar uğruyo, sonra köle ticareti başlıyo, Amerika'ya götürülecek kölelerin çoğu Brezilya'da toplanıp, ordan Amerika'ya taksim ediliyor.. Hatta 300,000 kadar Osmanlı tebaa'sı bile yerleşmiş zamanında. Sonra özellikle 1889 yılından sonra, yani bağımsızlık ilan edilip Brezilya Federal Cumhuriyeti olduktan sonra, ırkçılığa karşı sıfır tolerans bir devlet politikası benimseniyor. Hala daha siyah ırkın ve beyaz ırkın bir arada, tamamen eşit olarak yaşayabildiği Dünya'daki tek ülke olma özelliğini koruyor. Brezilya'da fakirlikten sürünen beyazlar olduğu gibi, zenginlikten parayı koycak yer bulamayan siyahlar da var. Aynı şekilde, bir siyah ile bir beyazın evlenmesi, Amerika'da bile hala daha tam olarak sindirilememiş bir durum iken, Brezilya'da böyle bişi yok. Zaten kim siyah kim beyaz karışmış gitmiş, muhtarlar bile bilmiyodur heralde kim Libya'dan geldi, kim Alamancıydı..
İlk başlara geri dönersek, Almanı, Portekizlisi, Nijeryalısı karışmış gitmiş bu ülkede, kimseye de dememişler ki sen şununla evlenemezsin, bundan çocuk yapamazsın diye.. E nolmuş, gen çeşitliliği olmuş. Kamerunlu geniyle, Alman geni karışmış gitmiş birbirine.. Sonuç? Acun'a çıkan bir Adriana Lima, Fashion Tv'ye çıkan bir Giselle Bundchen ve 12-18 yaş arasındaki Türk ergenlerinde kilo kaybı..
Son tahlilde diyeceğim şudur ki, bu gen benzerliğinin bir ucu Arif Erdem ve Adapazarı Patates Festivali ise, bir ucu da Alessandra Ambrosio ve Rio Karnavalı'dır. Gen çeşitliliği güzel bi şeydir, herkes kendine en alakasız olan insan ile evlenmelidir.
Bu arada benim de annem-babam akraba.. Kardeş çocuklarının torunları.. Genlerim de safkan Bolu geni.. Sen niye bir Benicio Del Toro, bir Coni Dep değilsin derseniz, bundandır. Ama bakma sen, ucuz yırtmışız gene, Allahıma bin şükür, hamdolsun dinimiz, sübaneke amin...
*Kaynak
Ah Can Dündar ah...
3 Nisan 2010 CumartesiCan kamilinin yazısı
Abi'nin yazısı
Öncelikle, hakikaten yukarıdakilere tıklayın ve okuyun.. Ölümüne analizle okumaya gerek yok. Üstün körü bi okuyun, ne anlattığını ucundan anlasanız yeter.. Atlaya zıplaya okuyun..
Anladınız mı.. Tamam;
Şimdi bu Can Dündar denilen adam, yaptığı sanat icraatıyla(Sarı Zeybek), izlediğim her daim benim gözümü yaşartabilen tek insandır. Tabi bu olay Mustafa Kemal'in büyüklüğü mü, Can Dündar'ın başarısı mı, orası tartışılır. Ama severim yani. Son zamanlarda az biraz piyasacı bi görüntü çizse de, kendisine çok bozuk değilimdir. Medeni insan en azından, memlekete zarar gelmez bu adamdan diye düşünürüm..
Ama bu sefer biraz geç kalmış. Bi yazı yazmış Mart ayında, geç kalmış. Abin Co'nun taa ne zaman açıkladığı, üstüne eğildiği bi konuyu anca mart'ın 20'sinde düşünmeyi akıl etmiş.. O da Fransa televizyonunda bi program izlemiş de, öleymiş böleymiş..
Adamım, eğer ki bu Hergele'yi takip edeydin, Milgram abimizi çooook önceden bileceeğdin.. Bunu yazamam bunu daha önce Hergele yazmış diyeceğdin. Ama yok, araştırmacı gazeteciyim diye geçiniyosun, ünü dünyaları sarmış Hergelenin Rüyasını okumuyosun.. Oluyo mu? Olmuyo..
Belgeyle, kayıtla konuşuyorum.. Benim 4 Eylül 2009'da yazdığım muhabbeti, taa 20 Mart 2010'da yazmışsın. Okusaydın burayı, köşe yazına benim linki koycaktın sadece, insanlar da gelip okuycaktı temiz temiz..
Ama yabamadın.. Bu yazıyı bulamadın.. "Hitler Milgram" yazsan Google'a, ahada bu blog'a getiriyo seni.. Yazdın mı, yazmadın.. O zaman ben de bu konuyu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Sonuçları da seninle paylaşıcam.. Yenilirsen bi yemek ısmarlasın artık.. Gözlük seni...
Equation
2 Nisan 2010 CumaGüzel fikirler + Alkollü kafa = Bedavaya 2 kat yorulan beyin hücreleri!!
And içerim..
11 Mart 2010 PerşembeYaktım Gemileri..
3 Mart 2010 Çarşamba
Zamanında, Lağıma Çarpma Atmak deyimini açıklamıştım. O biraz lokal bir deyimdi. Bugün de başkasından dem vurucam(dem vurmak?).
Pirates of Beşiktaş Üstgeçit
1 Mart 2010 Pazartesi
Aga ben bu korsan muhabbetini kafamda bi yere oturtamadım. Almamak gerekiyo di mi... Neden, işte eserini okuduğun, dinlediğin, izlediğin ya da hem dinleyip hem okuyup hem izlediğin(altyazılı film mesela), adamlar para kazansın, daha çok öyle güzel işler yapsınlar, emeğin karşılığı falan fıstık.. Ama şimdi benim verdiğim para o adama gidiyo mu? Gidiyosa ne kadarı gidiyo? Ayrıca o adamın hakikaten benden gelecek 3 kuruşa mı ihtiyacı var.
v: to NAH, n: NAH A typically Turkish cultural gesture which expresses misbelieve, distrust, challenge, opposition or disobedience. Nah occurs when someone puts his/her thumb between forefinger and middle finger and the nahhed fist is… shown to the person at whom it is aimed.
A more brutal version of the gesture exists, by creating a “slash” like sound after turning the nahhed fist with an immediate forward motion, in order that the nahhed wrist hits the other hand’s palm.
LITERALLY NAH MEANS “LIKE THE HELL IT IS?”
Bu Dünya'da yalnız değilim..
21 Şubat 2010 Pazar
Başladık madem II. Dünya Savaşı Almanya'sından, devam edelim. Diyoruz ya, koca bir ulus, hem de öyle böyle bir ulus değil yani, koskoca Cermenler bunlar, Beethoveen'i çıkartmışlar, Martin Luther'i çıkartmışlar.. Sakson ırklarının en önemlilerinden, Avrupa'nın en eski, en bilge ülkelerinden biri. Hitler gibi bir katilin(katil az kalıyor, azrail mi desek) peşinden nasıl gider?
Meine Führer..
20 Şubat 2010 CumartesiTespit #2
7 Şubat 2010 PazarF.B.N.İ
24 Ocak 2010 Pazar
Evet gençlik.. Malum, üniversite öğrencisinin başında final diye bi muhabbet var. Büyütüldüğü kadar sıkıntılı bi süreç değil ama, gene de çok pis darlanıyo insan.. Ama şöyle düşün bi de, finaller olmasaydı, final arkası olmıycaktı, son finalden sonra içilen ilk sigara olmıycaktı, eve gelip kendini yatağa bıraktığın o an olmıycaktı.. Bi de iyi geçtiyse finaller, dokanma o üniversitelinin keyfine..
Harbiden Merak Ediyorum..
20 Ocak 2010 Çarşamba
- Elleri cebinde yürüyen bir insan, hiç komik bulunmazken, aynı işlem eller cepte değilken yapıldığında(eller bacakların yanında, cep hizasında sabit) neden samıt gibi görülmektedir?
Formspring
16 Ocak 2010 CumartesiEvet, ben de açtım, ne var?? Ayıp bişi mi yani.. Hep farklı olcaz, marjinal olcaz diye, neymiş efendim Facebook açmamaca, Twitter açmamaca falan.. Gayet popüler etkiye kapılarak, yani insanlar açmış diyerekten, ben de açtım formspring..
Wish.
7 Ocak 2010 PerşembeBak şimdi bu da bu blog'un 100. kayıtı..
We Are (not) Divided..
1 Ocak 2010 Cuma
Güzel ve yalnız ülkemin, güzel ve yer yer denyo insanı, bildiğiniz üzere bölünmeye çok müsait. Yıllardan beri, sağcı-solcu, Galatasaraylı-Fenerli, doğulu-batılı, Melihçi-Eraycı, Edici-Büdücü gibi bin farklı kutuba bölünmüşüzdür heralde.. Yani domuz gribi aşısı yaptıran-domuz gribi aşısı yaptırmayan diye kutuplaşmış başka bir ülke varsa Dünya üzerinde, bilen beri gelsin.. Gittiği yağmurla gelsin, hele bi gelsin.. Dur neyse, sapıttık mevzuyu...