Every human being on earth, has the right to dream freely. Including, bastards, alcoholics and even idiots.

Melaba!

Bu blog'un yazarı, bu blog'la ilgili hiç bir şey vaad etmediği gibi, eşek sıpasının da tekidir. Bi hayrını görmezsiniz. Yaralı parmağa işemez yani. O derece...

Daraldinyo

12 Nisan 2010 Pazartesi

Okulun son düzlükleri.. Maraton gibi anasını satiyim. Maraton bitiyo, ben de bitiyorum inceden. Teziyle, sunumuyla, stajıyla, dersiyle uğraşcak takatim kalmadı. Bi tane skindirik diploma vercekler, ağzıma sıçtılar afedersin.

Bi sıkımlık mermim kaldı, onunla okulu bitirdim, bitirdim. Yoksa bi 6 ay daha beraberiz güzide okulumun güzide hocaları.. Ben sizden bıktım, siz benden bıktınız, bi kolaylık gösterelim de sittirsin gitsin şu çocuk demenizi bekliyorum. Yoksa ciğerlerim yanıyo artık son 100 metrede..

Hayır Avrupai mantıkla da yetiştirilmedim ki.. Türküm arkadaşım ben, heyecanlı başlarım, yarısında sıkılırım. Sıkıldım işte okuldan. O kadar derse geldim, gelmiş mi diye yoklama aldınız, o kadar şey öğrettiniz, sonra öğrenmiş mi diye sınav yaptınız. Hepsini halletim, gözünüze gözünüze soktum 85'leri, 92'leri.. Milletin 1-0 olsun benim olsun dediği dersleri, B+'larla, A-'lerle geçtim, 3 kere 5 kere aldıkları dersleri içki içe içe verdim.. Hala mı yetmiyo ya, hala mı doymadınız sınav kağıdı okumaya, yalan dolan sunum dinlemeye..

Bunca yıldan sonra dahi bana magazinli tezgahları, re-engineering yöntemlerini öğretmeye çalışan tüm prosedürleri ve eğitim sistemini burdan selamlıyorum...

Ve diyorum ki;

İşiniz gücünüz mü yok lan, s.ktirin gibin başkasıyla uğraşın...

Kurt Cobain

5 Nisan 2010 Pazartesi


16 sene önce bugün ölmüş depresif hırkalı.. Ağza pompalıyı dayayıp çektirmiş tetiği.. Böyle bi şeyi yapmak ya 4 kilo t.şşak, ya da 3 doz eroin ister.. İkisi birden olunca da Kurt Cobain oluyosun işte, öldüğün yerden 12.000 km uzakta çocuğun biri posterini asıyo duvarına..


Üniversite 1'de aldığım posteri hala asılıdır odamda. Ben de en sevdiğim şarkısıyla anıyorum güzel insan, nadide kişilik Kurt Cobaini...


Şimdi, bi de şöyle bi teorim var benim.. Brezilya'lı bayanların neden bu kadar güzel, pardon güzel az kaldı burda; Brezilya'dan bu kadar fazla tanrıça benzeri bağyan çıkabildiği ile ilgili.. Örnek ver dersen, Cisel Bünçhen, Adriyana Lima, Alessandra Ambrosyo ve Kanal D Haber'in "Rio Karnavalı Çok Acayip" başlığı altında verdiği haberlerde gözüken tüm bağyanlar derim.

Teoriye gelecek olursak;

Şurdan başlıycam, akraba evliliğinin sonuçları çok kötü olabiliyor di mi. Yani akraba evlilikleri sonucu, işte kan uyuşmazlığı, benzer genler olması falan fıstık, Dünya'ya gelen çocuk biçimsiz oluyor genelde. Hiç kafadan atıp tutmaya gerek yok, Vikipedi'den alıntılıyalım.

Akraba evliliği, zararlı baskın gen ve çekinik gen üst üste gelerek çakışması olasılığını artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilir.*

Birbirine yakın gen kodlarına sahip olan ana-babaların çocuklarının sakat, yani cinsel açıdan sıfır çekicilikle doğma ihtimalleri yüksek..

Peki bunun tersi geçerli olabilir mi? Bence olur. Yani gen kodları birbirinden çok farklı ana-babaların çocukları da bu olayın diğer ucudur. Melez insanlar güzel olur genelde. Örnek ver derseniz gene, Kristen Kreuk derim.. Kendisi Kanadalıymış. Babası Hollandalı, annesi Endonezya'lı bi Çinli, Anneannesi de Çinli-Jamaikalıymış. Valla billa. Bunu da Vikipedi'den aldım. Hemcinsim olarak da Prison Break'in başrol oyuncusu Wentworth Miller derim misal. Bu adamın da babası Afro-Amerikan, Jamaikalı, İngiliz, Alman ve Kızılderili kökenli, annesi ise, Rus, Fransız, Suriye ve Lübnan kökenliymiş. Bunu da imdb'den buldum.

Yani bi uçta, ana-baba aynı yerden, hatta akraba olan insanlar var, bi yanda da aile ağacı Olimpiyat açılış töreni gibi olan insanlar var. Aradaki fark ortada.. En azından cinsel çekicilik olarak söylüyorum, iki zıt kutup gibin adeta..



Peki Brezilya'yla bütün bunların ne alakası var.. Brezilya bildiğiniz üzere ilk başlarda Portekiz sömürgesi olan bi ülke. Bu işte coğrafi keşiflerden sonra, önce Portekizliler geliyo, sonra Almanlar geliyo, az biraz İspanyollar uğruyo, sonra köle ticareti başlıyo, Amerika'ya götürülecek kölelerin çoğu Brezilya'da toplanıp, ordan Amerika'ya taksim ediliyor.. Hatta 300,000 kadar Osmanlı tebaa'sı bile yerleşmiş zamanında. Sonra özellikle 1889 yılından sonra, yani bağımsızlık ilan edilip Brezilya Federal Cumhuriyeti olduktan sonra, ırkçılığa karşı sıfır tolerans bir devlet politikası benimseniyor. Hala daha siyah ırkın ve beyaz ırkın bir arada, tamamen eşit olarak yaşayabildiği Dünya'daki tek ülke olma özelliğini koruyor. Brezilya'da fakirlikten sürünen beyazlar olduğu gibi, zenginlikten parayı koycak yer bulamayan siyahlar da var. Aynı şekilde, bir siyah ile bir beyazın evlenmesi, Amerika'da bile hala daha tam olarak sindirilememiş bir durum iken, Brezilya'da böyle bişi yok. Zaten kim siyah kim beyaz karışmış gitmiş, muhtarlar bile bilmiyodur heralde kim Libya'dan geldi, kim Alamancıydı..

İlk başlara geri dönersek, Almanı, Portekizlisi, Nijeryalısı karışmış gitmiş bu ülkede, kimseye de dememişler ki sen şununla evlenemezsin, bundan çocuk yapamazsın diye.. E nolmuş, gen çeşitliliği olmuş. Kamerunlu geniyle, Alman geni karışmış gitmiş birbirine.. Sonuç? Acun'a çıkan bir Adriana Lima, Fashion Tv'ye çıkan bir Giselle Bundchen ve 12-18 yaş arasındaki Türk ergenlerinde kilo kaybı..

Son tahlilde diyeceğim şudur ki, bu gen benzerliğinin bir ucu Arif Erdem ve Adapazarı Patates Festivali ise, bir ucu da Alessandra Ambrosio ve Rio Karnavalı'dır. Gen çeşitliliği güzel bi şeydir, herkes kendine en alakasız olan insan ile evlenmelidir.


He sen şimdi dersen ki, Bilica da Brezilya'lı, o niye böle? Onu da git Campina Grande nüfus müdürlüğüne sor. Oralıymış zira..

Bu çocuğun teorisi de budur.. Ayrıca son olarak da bu uzun ve gereksiz yazıyı üşenmeden okuyan herkese teşekkürü ve bi dal sigara bağlamayı da kendime borç bilirim..

Bu arada benim de annem-babam akraba.. Kardeş çocuklarının torunları.. Genlerim de safkan Bolu geni.. Sen niye bir Benicio Del Toro, bir Coni Dep değilsin derseniz, bundandır. Ama bakma sen, ucuz yırtmışız gene, Allahıma bin şükür, hamdolsun dinimiz, sübaneke amin...

Öperim..

*Kaynak

Ah Can Dündar ah...

3 Nisan 2010 Cumartesi

Can kamilinin yazısı

Abi'nin yazısı

Öncelikle, hakikaten yukarıdakilere tıklayın ve okuyun.. Ölümüne analizle okumaya gerek yok. Üstün körü bi okuyun, ne anlattığını ucundan anlasanız yeter.. Atlaya zıplaya okuyun..

Anladınız mı.. Tamam;

Şimdi bu Can Dündar denilen adam, yaptığı sanat icraatıyla(Sarı Zeybek), izlediğim her daim benim gözümü yaşartabilen tek insandır. Tabi bu olay Mustafa Kemal'in büyüklüğü mü, Can Dündar'ın başarısı mı, orası tartışılır. Ama severim yani. Son zamanlarda az biraz piyasacı bi görüntü çizse de, kendisine çok bozuk değilimdir. Medeni insan en azından, memlekete zarar gelmez bu adamdan diye düşünürüm..

Ama bu sefer biraz geç kalmış. Bi yazı yazmış Mart ayında, geç kalmış. Abin Co'nun taa ne zaman açıkladığı, üstüne eğildiği bi konuyu anca mart'ın 20'sinde düşünmeyi akıl etmiş.. O da Fransa televizyonunda bi program izlemiş de, öleymiş böleymiş..

Adamım, eğer ki bu Hergele'yi takip edeydin, Milgram abimizi çooook önceden bileceeğdin.. Bunu yazamam bunu daha önce Hergele yazmış diyeceğdin. Ama yok, araştırmacı gazeteciyim diye geçiniyosun, ünü dünyaları sarmış Hergelenin Rüyasını okumuyosun.. Oluyo mu? Olmuyo..

Belgeyle, kayıtla konuşuyorum.. Benim 4 Eylül 2009'da yazdığım muhabbeti, taa 20 Mart 2010'da yazmışsın. Okusaydın burayı, köşe yazına benim linki koycaktın sadece, insanlar da gelip okuycaktı temiz temiz..

Ama yabamadın.. Bu yazıyı bulamadın.. "Hitler Milgram" yazsan Google'a, ahada bu blog'a getiriyo seni.. Yazdın mı, yazmadın.. O zaman ben de bu konuyu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Sonuçları da seninle paylaşıcam.. Yenilirsen bi yemek ısmarlasın artık.. Gözlük seni...




Aynı kafa abicim.. Birinde Zack De La Rocha gitmiş, Chris Cornell gelmiş, birinde Koray Cangöze, ehm, pardon Koray Candemir çıkmış Mirkelam gelmiş.. Benim için bi farkı yok..

Equation

2 Nisan 2010 Cuma

Güzel fikirler + Alkollü kafa = Bedavaya 2 kat yorulan beyin hücreleri!!




2+2=4 hocam..

And içerim..

11 Mart 2010 Perşembe


Bu blogdan ant içiyorum ki,

Bir daha ömrüm boyunca, pastane poğaçası(ya da poçası, puhaçası, poaçası, pohaçası) yemiyeceğim. İşlenmiş unun, şekerin bünyeme girmesine izin vermiyeceğim. 15 kiloluk Amokaçi marka ayçiçek yağı ve 1 kiloluk ucuz margarin üreticileri, benim yüzümden daha az satıcaklar.. Hijyen, insan sağlığı, kol kıllarının yoğurduğu hamurun içine düşmesi gibi konuları s.kine bile takmayan pastanecilere para kazandırmayacağım..

Ev poğaçası olursa yerim ama. Gerçi benim annem yapmaz da, hani olur da patlar bi yerden, bol peynirli-maydonozlu, sert olanlardan.. Onları yerim.. Ya da biri der ki, "Olm bu pastane bi poğaça(ya da poça, puhaça, poaça, pohaça) yapıyo, ta Peru'dan geliyolar yemeye" diye.. O zaman da ucundan bi tadına bakarım. Gene de bi tanesini bitirmem yani.

Olur da bi gün bi yerde görürseniz poğaça(ya da poça, puhaça, poaça, pohaça) yerken, gelin, tutun kolumdan bi internet kafeye götürüp, bu yazıyı gösterip, yüzüme tükürün..



Edith Piaf

10 Mart 2010 Çarşamba

Yaktım Gemileri..

3 Mart 2010 Çarşamba


Zamanında,
Lağıma Çarpma Atmak deyimini açıklamıştım. O biraz lokal bir deyimdi. Bugün de başkasından dem vurucam(dem vurmak?).


Duyarsın bazen, birisi der ki "dönüş yok aga, yaktım gemileri artık.." Yaktın, yaktın da niye yaktın c'anım gemileri güzel abicim.. İDO'yla problemin mi var, geminin sahiplerine mi kızdın, armatörleri mi sevmiyosun, nedir yani? Hem gemilerini yakınca, başka dönüş yolu mu kalmıyor? Bu memleketin demiryolları var(her ne kadar çok yetersiz de olsa), havaalanları var, asker ocağı gibi her çeşit insanı bulabileceğin otogarları var. Onlardan biriyle dön.. He illa denizyoluyla döncem diyosun, vapurla dön, ne biliyim sandalla dön..

Ama muhabbet öyle değil. Bu deyimin de çok epik bi hikayesi var aslında. Zamanında, islamiyet dini yeni yeni yayılırken, herkes kendine iş ediniyo tabi bu olayı.. İşin ucunda cennet var, ulan diyo, ben de yayiyim azcık şu islamiyeti, hurilerden nemalanırız, ne biliyim sınırsız şarap denizleri varmış, içeriz falan diyolar, zaten iş güç de yok, her yer taş toprak.. Daha futbol bile icat edilmemiş, insanların yapıcak hiçbişeyi yok. Varsa yoksa savaşalım, kılıçtan geçirelim, seve seve müslüman yapalım herkesi. Sadece islamiyet değil, yahudisi de yapıyo bunu, hıristiyanı da.. Bi tek garibim, Budistlerin böyle bi derdi yok, onlar da zaten manastırda konuşmama yemini etmiş, nereye baksan turuncu entarili kel kel adamlar, beyinleri sulanmış, ondan.. Yoksa adamlar Kung-Fu'cu.. Hey yavrum hey.. Bruce Lee'nin ataları, işin asıl erbabları yani. İsteseler var ya, hepimiz şişko bi Buda heykeline bakıyoduk şu an..

Nese, her 3-5 kişi toplayan, "Yürüyün seferoğulları" deyip, vuruyo kendini yollara islamiyeti yaymaya. Bi tane de harbici harbici delikanlı, bildiğin lider ruhlu biri var Tarık Bin Ziyad diye. Sen, bunlar Kuzey Afrika'dan bi vur kendini, yaya yaya.. Fas'ın oralardan taaa karşıya geç, İspanya'ya git Allah'ın sıcağında. Endülüs zamanı olması lazım. Ama oraya gidene kadar tabi, tükeniyo artık ordu. Yemek yok, her taraf avuç avuç kum. Su desen, yakalarsan içiyosun işte falan.

Gemilerle geçiyolar karşıya, Cebelitarık boğazından(Zaten o yüzden Cebelitarıkmış oranın adı. Tarık Bin Ziyad'dan). Oraya gelene kadar da dolan allah dolan. Ordu bitmiş, tükenmiş.. E bi de deplasmandasın zaten. Askerler mızmızlanmaya başlıyo.. "Gomtanım gidelim, Gomtanım gidelim, öldürücekler bizi, çok fazla bu adamlar, z.kcekler belamızı" falan fıstık, Bin Ziyad'a veryansın ediyolar.

Tarık Bin Ziyad'da topluyo bütün orduyu çıkartma yaptıkları limana.. Gözlerinin önünde tüm gemileri cayır cayır ateşe verip yaktırıyo. Zaten demir falan yok, gemiler çıtır çıtır çıra.. Kül oluyolar anında.. Dönüp diyo ki adamlarına;

"Arkanız düşman gibi deniz, önünüz deniz gibi düşman, nereye kaçacaksınız?"

Buradan dönüş yok, ya burayı alırız, ya da ölürüz demeye getiriyor. Sonra da çekiyo kılıcını, haldır haldır vuruyo kendini düşmanın üstüne. Adamsan koşma arkasından.. Ulan insan Yüzüklerin Efendisi'nde Aragorn konuşunca bile, saldırası geliyo Mordor'a, onu canlı canlı görsen, ayakkapları çıkartıp ayakkaplarla dalarsın düşmana..

Zaten şu hareketi ben Beşiktaş-Üsküdar vapurunda yapsam, yaksam vapuru aniden,o gazla bizim okulu komple ele geçiririm heralde.

O yüzden de diyorum ki dikkatli kullanmak lazım bu deyimi. Ben gemileri yaktım deyip de, ertesi gün götüne baka baka dönen adamlara "N'oldu koç, demirden miymiş senin gemiler, yanmadı mı?" diye sorma hakkını, bu yazıyı okuduktan sonra kullanmaya hak kazandınız. Hepinizi tebrik ediyorum, bu uzun yazıyı buraya kadar sabredip okuyan herkese teşekkürler...


Pirates of Beşiktaş Üstgeçit

1 Mart 2010 Pazartesi


Aga ben bu korsan muhabbetini kafamda bi yere oturtamadım. Almamak gerekiyo di mi... Neden, işte eserini okuduğun, dinlediğin, izlediğin ya da hem dinleyip hem okuyup hem izlediğin(altyazılı film mesela), adamlar para kazansın, daha çok öyle güzel işler yapsınlar, emeğin karşılığı falan fıstık.. Ama şimdi benim verdiğim para o adama gidiyo mu? Gidiyosa ne kadarı gidiyo? Ayrıca o adamın hakikaten benden gelecek 3 kuruşa mı ihtiyacı var.


Hayko Cepkin mesela.. Çok manyağı değilimdir. Çok pis manyakları var o ayrı. Ulan bi klibini hatırlarım ki, fan club'ı çekmiş falan, akıllara zarar.. Abartmaya gerek yok, kendinize saygınız yoksa azcık ananıza, atanıza saygınız olsun.. Hayko'ya klip yap diye mi babanız eşşek gibi.. Nese.. Ama dinlerim adamı yani. Kanal gezerken klibini yakalarsam, bi 30 saniye falan bakarım (Rihanna'da falan bu süre 4 dakikaya kadar çıkabiliyo. Müziğini beğendiğimden tabi. Tamamen sanatsal.. yersen..). Şimdi bu adam yeni albüm çıkartmış. Ulan korsanını indiriyim dedim. Sonra bi an düşündüm, boşver para kazansın adam, orjinalini alıyım falan dedim ama, abartmıyorum, 1 saniye falan sürdü bu düşüncenin bendeki hakimiyeti. Hemen yazdım google'a "Hayko Cepkin rapidshare" diye.

Almam çünkü aga.. Elimde bu kadar imkan, sınırsız internet, 1 GB ram'li bilgisayar falan varken almam. Mantığıma ters.. Bedavası varken neden para veriyim. 10 liraya yeri geliyo 2 gün geçiniyorum ben.

Ha şimdi ben internetten indirdim, n'oldu. Hayko Cepkin sıçtı mı? Alakası yok. Adam gene kazanıyo parasını. Sence Jay-Z albüm satışından mı kırıyo parayı. Yoksa konserlerden, açılışlardan, ne biliyim düetlerden mi kazanıyo.

Ben albümü dinlesem, süpermiş desem, sağda solda yaysam adamın adını, bence gene acayip işine gelir Hayko'nun.

Yapımcısı işte çok satarsa gene ona albüm yaparmış, sistemin çarkları dönermiş falan.. Laynn. S.ktrtmeyin çarkınızı.. Sen adam gibi iş yaptıktan sonra sana yapımcı mı yok. Zaten artık adamın kasedini çıkartan aynı zamanda da menejeri oluyo. Konserlerden falan yalıyo parasını yani.

Zaten bak yazmışım 3-5 kayıt aşağıda, eğer ki ben bi işi fazlaca kişiden duyuyosam, o adamlar zaten paranın .mına koymuş oluyo. Tam dinamiklerini bilmiyorum, nasıl oluyo, kimse satıyolar falan ama, birine satıyolar yani. Yurtdışı için daha geçerli tabi ama, Türkiye'de de işler böyle yürüyo aşağı yukarı.

Zaten Hayko'ya kaç para kalıyo bi CD satışından.. Ya da Bal filminin DVD'sini alsam ne kalır Semih'e? 2 lira mı, 3 lira mı? bi ara buluşalım abi, madem o kadar "orjinal al, orjinal al" diye bağırıp duruyolar, veriyim 2 lirasını, atıveriyim cebine.. Temiz temiz virüslü sitelerden buluyim linkini sonra..

Hem zaten sanatçı niye bu kadar para kazanmak zorunda usta.. Sen konservatuar bitirdiysen benim de okumaktan ebem zkildi. İntegral, türev, simülasyon, işçi-havuz, optik, ıvır zıvır, bi dünya olayla uğraştım. Dile kolay.. Ben 1,5-2 liraya talim ederken, senin niye milyon dolarlar kazanman gerekiyo? Valla bak, ver Hayko'ya 2 lira maaş, müzik yap de bakalım.. İlk bi kaç ay yapamaz, sonra baktı yumurta dayandı, her türlü yapar. Yapmazsa da kendi bilir.


Hayko'ya da çok yüklendik bu arada. Dileyen buradaki tüm Hayko'ları, Replikas yaparak da okuyabilir bu yazıyı..

Ama bak şu olur, diyelim ki böle aşarım müzik dinleme konusunda, ses kayıtları, kayıt teknolojisi falan çok kafayı takarım o işlere.. O zaman belki, ses kalitesinden mütevellit güzellikleri yakalıycam diye, uğrarım bi D&R'a.. Ama benim DIANA marka 5.1 ses sisteminden(şu an sadece 3 tanesini kullanıyorum, onlarında bi tanesi kafasına göre, çalışır çalışmaz, bişi diyemezsin) dolayı, şu an öyle bi olasılık da çok uzak gözüküyor.

Yoksa benden zırnık çalışmaz aga. Güzel işe de güzel derim, etrafımdakileri de izlesinler, dinlesinler diye zorlarım, kanırtırım.. Yayarım yani güzel işleri. Facebook'da paylaşırım, elden sölerim, hard disk getirir ona atarım falan, çabamı gösteririm yani.



v: to NAH, n: NAH A typically Turkish cultural gesture which expresses misbelieve, distrust, challenge, opposition or disobedience. Nah occurs when someone puts his/her thumb between forefinger and middle finger and the nahhed fist is… shown to the person at whom it is aimed.

A more brutal version of the gesture exists, by creating a “slash” like sound after turning the nahhed fist with an immediate forward motion, in order that the nahhed wrist hits the other hand’s palm.

LITERALLY NAH MEANS “LIKE THE HELL IT IS?”


Nerden mi buldum; aha da burdan..

Bu Dünya'da yalnız değilim..

21 Şubat 2010 Pazar




Birisi beni bu kızla tanıştırabilir mi lütfen.. Çok ortak noktamız olduğunu düşünüyorum zira..

Ben bu numaraya haftalarımı vermiştim. Hala daha da ne zaman babamın yanında yapmaya kalksam(alışkanlık olabiliyo çünkü, istemsiz atıyorum bazen baloncuklarımı) kafama tokadı yirim..

Çok zor olaydır ama, herkes yapamaz. En azından öğretmeye çalıştıklarımdan hiçbiri öğrenememişti. Denemek isteyenlerin tek ihtiyacı olan tükürük. Ya da tükmük.. Kolay gelsin..







Başladık madem II. Dünya Savaşı Almanya'sından, devam edelim. Diyoruz ya, koca bir ulus, hem de öyle böyle bir ulus değil yani, koskoca Cermenler bunlar, Beethoveen'i çıkartmışlar, Martin Luther'i çıkartmışlar.. Sakson ırklarının en önemlilerinden, Avrupa'nın en eski, en bilge ülkelerinden biri. Hitler gibi bir katilin(katil az kalıyor, azrail mi desek) peşinden nasıl gider?


Hitler bir imparator değildi. Kendisine Führer diyordu fakat imparator değildi. Seçimle başa gelmişti. Halkının desteği her zaman arkasındaydı. Karşı çıkamazdınız, orası ayrı, ama karşı çıkmak isteyen de yoktu. Son zamanlarında delirmiş olmasına rağmen, hala daha her şeyi onun bileceğine, dediği her şeyin doğru olduğuna inanan çok büyük bir güruh vardı arkasında.. Peşinden intihar edenlerin çoğu, savaşı kaybettikleri için sıkmadılar kurşunu kafalarına, Führer haksız çıktığı için, Führer kendini öldürdüğü için, buna dayanamadıkları için öldürdüler kendilerini.

Ama gene de insanın aklı almıyor, berbat saç kesimli, sinir bozucu bir bıyığı olan,başarısız bir ressam nasıl almış milletin beynini, nasıl akıl tutulması yaşatabilmiş koca Cermenlere..

Öncelikle şunu söyleyelim, Hitler asla aptal bir adam değil. Hatta dahi denilebilecek bir zekası var. I. Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkmış, enflasyonun yüzde 1000'lere çıktığı Almanya'yı sadece 10 senede Dünya'nın en güçlü ordusunu kurdurabilecek kadar iyi bir yönetici. İktidarı sağladıktan sonra, tüm sendikaları kapattırmış, bütün işçileri bir "işçi birliği" altında toplamış ve herkesin maaşları devletin genel bütçesinden verilmeye başlanmış. Maaşları artan ve grev haklarını akıllarından bile geçirmeyen işçilerle, belki de tarihin en büyük iktisadi atılımını gerçekleştirmiş.

Almanya'yı ekonomik buhranlardan kurtarması onu halkın gözünde başka bir yere koymuş tabi ki ama, bu başarısı "bütün Yahudileri öldürelim, zaten savaş çıkar öyle yaparsak, sonra da hem biz ölürüz hem onlar ölür, Büyük Almanya'yı kurarız, saf ırk yaratırız." dediği zaman insanların çılgınlar gibi alkışlamasına yeter mi?

Bunların yeterli olmayacağını Hitler'de biliyordu. İnsanları etkilemenin başka yolları da vardı. I. Dünya Savaşı'nda İngilizler'in yaptıklarını da biliyordu. İngilizler, propagandayı kullanarak, tüm Alman ırkının morallerini sıfıra çekmiş, deniz kuvvetleri ve Alman cephelerinde isyanların çıkmasına sebebiyet vermişti. Hitler de propaganda yapmanın, silah ve tank yapmaktan daha önemli olduğunu düşünüyordu.


İşte izlediğim o kadar belgeselde, filmden ve internette okuduklarımdan sonra söyleyebilirim ki, Hitler'in en büyük silahı yaptığı mükemmel propagandaydı. İnsanları her söylediğine inandırabiliyor, yalanlar söyleyerek istediğini yaptırabiliyordu.

Bu yoldaki en büyük yardımcısı da Joseph Goebbel adındaki yandaşıydı. Hitler intihar ettikten sonra, altı çocuğunu birden siyanürle zehirleyerek öldüren karısını vuran, hemen ardından kendini öldüren ve cesetlerini yaktıran bu sosyopat, zamanının Propaganda Bakanlığını yapmıştır ve Büyük Yalan denilen, Nazi hükümetinin olmayan şeyleri gerçek gibi anlatarak kitleleri etkilediği oluşumun da en iyi uygulayıcılarından biridir. Aşağıdaki videoda onun konuşmalarından biri var. Bu konuşma, 1945 yılında yapılmış. Yani Almanya Rusya'dan perperişan bir halde dönmüş, savaşın kazanılmasının artık imkansız olduğu anlaşılmış, Ruslar'ın Berlin'e ulaşmasına bir ay kalmış. Söyledikleri külliyen yalan. Doğru bir tek kelime bile yok ve bunu bilmek için, bağımsız radyo kanallarına, yandaş olmayan gazetelere ihtiyacınız yok. Savaştan kolunu, bacağını, aklını kaybetmiş olarak gelen binlerce gazi var etrafta..

Bu videoda dikkat edilmesi gereken nokta, Goebbels'in beden dili ve dinleyicilerin yüzündeki ifade.. Koyun gibi bile diyemiyorum, sanki, beyin sinirleri alınmış. Adeta film izler gibi izliyorlar ve konuşmadan inanılmaz etkilendiklerini ve her kelimeye inandıklarını söylemek için insan sarrafı olmaya gerek yok. Çocuklarının ölmesine sebep olan adamın her cümlesini öyle bir alkışlıyorlar ki.. Goebbels yalanlara kendi de inandığı için mi bu kadar emin konuşabiliyor yoksa sadece Führer'e hizmet mi ediyor, bunu bilmek imkansız. Bilinen tek şey 50 milyon insanın öldüğü, 100 milyonlarca insanın sakat, öksüz, yetim kaldığı, 2 tane atom bombasının atıldığı ve 12-13 yaşındaki çocukların insan öldürmeye mecbur bırakıldığı...

Fakat asıl soru, Ya Hitler kazansaydı?



"Doğu cephesinden büyük taarruz başladığında, askerlerimiz aman vermeyi akıllarından bile geçirmeyecektir. Kuvvetlerimiz, çoktan saldırıların gücünü azaltmaya başlamıştır ve bir kaç hafta içerisinde, büyük taarruzu sahaneye koyacaktır. Savaşa girecekler.. Fedakarlıkla.. Cemaatler ayine gider gibi.. Adamlarımız, silahlarını omuzlarına alıp, tanklarına tırmandıklarında, gözlerinin önünde, şiddete uğramış kadınları ve öldürülen çocukları olacaktır. Boğazlarından, düşmanı korkuyla titretecek bir intikam çığlığı yükselecek. Führer, diğer krizlerin üstesinden geldiği gibi, bu krizi de zafere dönüştürecektir. Bir önceki gün bana dedi ki: "Bu krizin üstesinden gelebileceğimize gönülden ikna olmuş durumdayım. Bütün ordularımızı, büyük taarruz için düşmanın üstüne salacağız, onları geri püskürtüp, yok edeceğiz. Ve bir gün bizim bayraklarımız zafere ulaşacak. Bu benim sarsılmaz inancımdır."

Meine Führer..

20 Şubat 2010 Cumartesi


Hitler;


Vejeteryanmış, sigara alkol kullanmazmış, kullanmadığı gibi yerin 7 kat altındaki sığınağının yakınında da sigara içirtmezmiş, son günlerinde sadece içinde et olmayan yemeklerden bahsedermiş ve çoktan yokolmuş olan bir 9. tümen'in gelip Almanya'yı tekrar kuracağına inanırmış..

Kendini öldürmeye giderken, yanında beylik tabancası ve bir ampul siyanür varmış. Önce siyanürü içip, zehir etkisini göstermeden, 1 saniye içinde kafasına mermiyi sıkmış, cesedini de yaverine yaktırmış. (Adam gibi adam olsa, öldüğü zaman kafasına bi kurşun da yaveri sıkarmış, cesedini yakıp, 58 sene daha yaşayacağına..)

Kendisininin hata yapmayacağını ve ölümsüz olduğunu düşünürmüş(bütün kardeşleri 10 yaşına basmadan öldüğü ve I. Dünya Savaşı'nda cephede durduğu yerde bir top patlamadan bir kaç dakika önce kendisine bir sesin "uzaklaş burdan.." dediği için..). Ayrıca Hitler'e 42 kez suikast girişiminde bulunulmuş, anlaşılacağı üzere hepsi başarısız olmuştur.

Bir liderde olması gereken tüm özellikleri taşıyan Adolf Hitler, 50 milyon insanın ölümüne neden olmuş, eksilen nüfusa bir tane bile evlat vermeyerek bir rekor kırmıştır. Yokolan ağaçların, ineklerin, Sibirya kaplanlarının, doğaya salınan karbondioksit gazının, tüketilen tabii kaynakların kaydının tutulmaması ise, sadece ve sadece mezarına daha fazla küfür gitmemesini sağlamıştır.



Tespit #2

7 Şubat 2010 Pazar

Eğer ki Amerika'da, Hindistan'da, İskoçya'da ya da Paraguay'da yapılmış herhangi bir sanat ya da teknoloji olayını(yeni cep telefonu olur, yeni film olur, şarkı türkü olur), ben Türkiye'de duyuyorsam, o işi yapanlar paranın .mına koymuş demektir.

Blog Widget by LinkWithin