Every human being on earth, has the right to dream freely. Including, bastards, alcoholics and even idiots.

Melaba!

Bu blog'un yazarı, bu blog'la ilgili hiç bir şey vaad etmediği gibi, eşek sıpasının da tekidir. Bi hayrını görmezsiniz. Yaralı parmağa işemez yani. O derece...

Anket Sonuçları

28 Mayıs 2009 Perşembe


Küçükken en tiksindiğiniz şarkıcı konulu anketin sonucunda Ozan Orhon açık ara farkla birinci olmuştur. Kendisini tebrik ediyoruz. Plaketini vermek üzere İSKİ eski başkanı sayın Dursun Ali Çodur'u sahneye davet ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun.

Studio Plastico

25 Mayıs 2009 Pazartesi




Köşe başlarında bekleyip önünden geçen kızlara 180 derecelik açı yaparak gözleriyle taciz eden ve laf atan hayvan herifleri ikilemde bırakan klip.

“Lan altında mini etek var laf atsak mı”
“Yok olm baksana kız türbanlı.bizde müslümanız laf atmak olmaz şimdi”
Atıyım..atmıyım..atıyım….

Daha sonra klip yayından kaldırılır.Öyle garip bi milletiz işte.Televizyonda çıkan bir klip veya reklam bile kıçımıza batıyor.

Darwin vs. Görücü Usülü

22 Mayıs 2009 Cuma


Böyle de bir teorim var. Koskoca Darwin Abi'mizin yıllarını verip de taaa Gallapagos Adaları'na gidip de kuşuydu, böceğiydi, kertenkulisiydi, bi ton varlıkla uğraşıp da ortaya sürdüğü ve bugün hala tartışmalara sebep olan Evrim Teorisi'ni, Doğu halkları çürütmüşdür arkadaşım. Nasıl diyceksiniz. Anlatıyorum. Evrim Teorisi'nin ilk kurallarından biri nedir? Doğal Seleksiyon. Nedir doğal seleksiyon, açıklayalım. Gen olarak daha üstün olan bireylerin üreme ve hayatta kalma şanslarının daha fazla olması nedeniyle çoğalmada tercih edilmesi. Örneğin izliyoruz belgesellerde aslanlar, kaplanlar efenime söyliyim antiloplar vs. hep kavga ediyolar çiftleşmek için. Çünkü dişi birey en güçlüden yavrulayarak, yavrusunun da o kadar kuvvetli ve hayatta kalma şansının fazla olmasını istiyor. Gen açısından zayıf bireylerin ise doğa tarafından üreme hakları bir seçilim sonucunda ellerinden alınıyor ki ırk daha kuvvetli, boylu poslu, dayanıklı olsun. İşte tam bu noktada insan devreye girince, koskoca Tabiat Ana'nın milyarlarca yılda geliştirdiği bu mükemmel içgüdüsel mekanizma yerle yeksan. Şimdi görücü usülü evlenmeye bok atmıyorum. Çoğumuzun anası babası bu şekilde evlenmiş. Ama benim bahsettiğim bizimkiler değil. Bu yazıyı okuyan insan, kaç kardeşsiniz. 2, 3 hadi en fazla olsun da 4 kardeş olun. Benim dediklerim, aslında çayırda çimende yaşasa üreme şansını elde edemeyecek olup da bu hakkı tepe tepe kullananlar. Artık 8 çocuk mu dersin, 11 çocuk yapan mı dersin. Çocukların adını hatırlamayan var ya. Yani demek istediğim aslında biz de işi dişi bireye bırakmıyoruz, evlenmeyeceği bir insanla görücü usülü olarak evlendirilip bir de bu insandan 8 çocuk sahibi olmak zorunda bırakıyoruz. Şimdi kimse evladının yanlız kalmasını istemez. Üreme hakkından mahrum bırakmak istemez. Ama böyle de olunca niteliksiz çoğalıyoruz be güzel abicim. Ondan sonra Domuz Gribi. Domuz Gribi tabi. Bağışıklık mı bıraktınız insanda. Nerden çıktı domuz gribi. Meksika'dan di mi. E İsviçre'den çıkacak hali yok. Hiç gözünüze çarpmıyor mu o turistler, Sultanahmet'de Taksim'de falan. Erkekler upuzun, kadınları hökümet gibi. Çünkü adamlar biraz kalplerini, içgüdülerini izliyorlar eş seçerken. Kadın diyor ki bu adamdan çocuğuma baba olur mu? Erkek diyor ki bu kadın çocuklarıma iyi annelik eder mi? Saçı parlayan, gözünün feri yerinde olan insandan çocuk yapmak istiyorlar. Ya hiç bir geleneğe göreneğe bir şey demiyorum, ama bi geldiğimiz duruma bakalım be hocam. Türkiye'de genç nüfus bilmem kaç milyon. Ama usta nicelik çok iyi güzel de nitelik yerlerde. Onu n'apcaz. Üremekse üreriz, görüldüğü üzere o iş kolay. O denyolardan biri bi basına açıklama bile yapmıştı, "Bi karıdan 10 tane en fazla, sonra yenisini bulmak gerekiyo" diye. Kimse üremesin kimse görücü usülü evlenmesin demiyorum da, yıl oldu 2009 az biraz daha düşünelim bir şeyler yapmadan önce, diyorum.

#F91W-1

17 Mayıs 2009 Pazar

Şimdi hangimizin bu saati dolmuşçuların direksiyon simidinde görünce içi hoplamıyor? Ya da sokakta birinin kolunda görünce ilkokula ya da erkeksek sünnetimize dönmüyoruz. Yaklaşık bir haftadır bu saat konusuyla acaip ilgileniyorum, bir ton bişeyler okudum. Bir sürü özelliği var saatlerin, buna göre de fiyatı artıyor. İçindeki kullanılan değerli taşlardan, tasarımın özelliği, reklamlarında kimin oynadığı ya da kimin sponsoru olduklarına göre şeyler. Ama bu saatte öyle bir şey yok sıfır reklam kampanyası, sıfır tanıtım, ama bütün Türkiye kullanmış. Bu şimdi hayatımızdan geçen bir harika değildir de nedir. Ne saatlere baktım fiyatlarını aklınızı almaz. Zenith'ler, Rolex'ler, Graham'lar efenime söliyim Tag Heuer'ler. İnsanlar yazmış şöyle iyi saat böyle iyi saat falan.."250,000 $ mı, e normalmiş abi bu saate az bile." gibi yorumlara bile rastladım. Bi kişi de dememiş ki "Abicim bu saat bana sünnetimde geldi, 10 sene taktım tık demedi. Hem de 3 tuşuna birden basınca güneş enerjisiyle şarj oluyo, böyle bütün rakamları 8 oluyor falan." Hiçbir saatin zannetmiyorum böyle akılda kalan böyle insanı sevindiren bir özelliği yoktur. Hem de su da geçirmez. Bak "WR" yazıyor. O'nu da babamıza sorup öğrenmiştik ya, hadi neyse..

Gerilerden Gelen Kemalettin

10 Mayıs 2009 Pazar


Şimdi hepimizin aklına çirkef oyuncu deyince onlarca adam gelir.Özellikle Türkiye’de son zamanlarda bayrağı taşıyan adam İsmail Güldüren’dir.Ama benim bahsedeceğim adam çok özel bir insan..

90’lı yılların tartışılmaz en asabi en çamur adamı Kemalettin Şentürk.1970 doğumlu futbolcudan bozma siyasetçi,siyasetçiden bozma teknik direktör.Kariyeri boyunca 11 farklı takımda oynamıştır.Ama ben onu Fenerbahçe’deki olağanüstü hareketleriyle hatırlarım.Rakibe sert girmeleri olsun,kırmızı kartları olsun,takımdaki arkadaşlarıyla veya hocalarıyla kapışmaları olsun hep özel yeri vardır bende.

Baskıyı görünce orta sahadan top şişiren bir adamdır kendisi.Hatta bir ara 5-6 maçlık ceza aldıktan sonra, takımının onun maç eksiğini gidermesi için ayarladığı bir hazırlık maçında bile kırmızı kart gördüğüne dair söylentiler vardır.

Futbolculuğu sırasında solcu olduğunu ve Ahmet Kaya dinlediğini söylemişti. 2007 yılında da futbolu bıraktıktan sonra İşçi Partisinden milletvekili adayı olmuş ama partisi oy barajını aşamadığı için milletvekili olamamış.

Geçenlerde internette gördüm kendisini.Ergün’le beraber Hacettepe’nin başına geçmiş.Ergün buzdolabı gibi sakin soğukkanlı bi adamdı.Kemalettin’de tam tersi.Hayırlısı olsun diyeceğimde pek hayırlı olmayacak çünkü takımı küme düştü.Devrimci adam azimli adam.Belki arada sırada çıkar sahaya 1-2 hareket yapar eskilerden.İşte o zaman 2.ligi takip etmeye başlarım



Galiba dün gece hayatımda izlediğim en güzel filmi izledim. Filmin adı "The Fall". Yönetmeni Tarsem Shing. Sinemadan öte bir olay yapmış yönetmen. Gerçekten saygı duyulası. Festival filmi olarak tanındığı için duymamış olabilirsiniz. Ülkemizde fazla gösterilmedi zaten. Sırf bu filmi izlemek için Adapazarı'na giden arkadaşlarım var. O derece. Film "Stuntman" denilen dublörler hakkında bir hikaye. Başrolünde "Pushing Daisies" dizisinden tanıdığımız Lee Pace oynuyor. Bir de bir kız çocuğu var ki, ömrümde gördüğüm en güzel çocuk karakterlerden birini canlandırmış. Süresi 117 dk. Görsel olarak film o kadar aşmış ki izlerken durdurmak zorunda kalabilirsiniz. Gözünüz adeta kaldıramıyor filmdeki sahneleri. Mekanlar inanılmaz. Bir masal hikayesi olduğu için Piramitler'den Eyfel Kulesi'ne, Babil'in Asma Bahçelerinden adını bilmediğim inanılmaz tapınaklara kadar bir çok yer geziyorsunuz 6 kişilik bir çete ile. Pan'ın Labirenti'ni alın 3 ile çarpın gene de bu filmle boy ölçüşemez bence (o filmi de çok başarılı bulan biri olarak söylüyorum). Hele filmin bir yerinde karşınıza Semazenler çıkıyor ki, bizim için zaten o dakikaya kadar inanılmaz güzel giden film daha bir güzelleşiyor.


Piramitleri yapan adamlarla bu filmi çeken adamların aynı adamlar olduğu gibi bi teorim de var. Filmi izledikten sonra bana hak vereceksiniz.

İTÜ Meyhanesi

9 Mayıs 2009 Cumartesi


Yazıklar olsun diyerek başlıyorum. İTÜ Meyhanesiymiş. Merak ediyorum bunu yazan adam kaç tane Proje teslim etti, ya da kaç gece vizesiydi finaliydi uykusuz kaldı. Eline 200 sayfa not verdiler de 3 gün sonra bunlardan sınav var hadi bakalım ezberle gel denildi. Yazın sıcağında okula gitmek zorunda kaldı. Bazıları gibi sınav stresi ( ta ÖSS'den başlıyacak ama) diye saçları döküldü. Bilim üretmek yerine alkol içiyorlar denmiş. Orda bilim de üretiliyor sayın Vakit Gazetesi Yazarları. Siz bi Faraday Yasasını görseniz Çince zannedersiniz bu çocuklar için 1. sınıfta öğrenilmesi gerekenlerden sadece biri. Eminim senin kullandığın bilgisayarda, yazdığın kaleminde, kullandığın arabanda, yediğin yemekte bile bu ve bunun gibi şenliklerinde alkol içilen okullardan mezun olan çocukların emeği var. Şimdi senin 2 dakikada harcadığın çocukların çoğu ileride çok iyi yerlere gelecekler, hatta umuyorum şu an senin böyle atıp tutmana izin veren adamların yerine geçecekler. Üretmeden sıkmak kolay, daha iyisini yapın, gelin o zaman konuşalım.

Türkiye'ye yıllardır mühendis ve bilim insanı yetiştiren koskoca okulları bir yazıda silip atıyorsunuz ya.

Yazıklar olsun.


Benjamin Agüero

8 Mayıs 2009 Cuma

Bu bebek fotoğrafta 20 günlük. Daha bu yaştan çıkmış yeşil sahalara. Öyle bir çocuk ki bu, dedesi Diego Armando Maradona, adını bilmeyen yoktur, babası da Sergio Leonel Agüero. Şimdi açık konuşalım bu çocuğun elektrik mühendisi olacağını düşünen var mıdır? Ya da ne biliyim ressam olabilir mi? Kısmet mi diyelim ne diyelim bilmiyorum ama, inanılmaz bir gen seçkisi altında doğduğu kesin. Bu olaylara uzak olanlar için bir kaç örnek vermek gerekirse, mesela Micheal Jordan'ın kızıyla LeBron evlense doğucak çocuğun 1.80 boyunda, 65 kilo çiroz bi çocuk çıkması kadar abes bir olay.Veya Einstein'ın çocuğunun ÖSS'yi kazanamaması. İlginç çok ilginç. Zaten bence böyle adamlar damızlık alınmalı. Evet. Evrim Teorisi falan diyoruz madem. Böyle adamları alıcan, kadınlar da bu şekilde boylu poslu, labarotuar ortamında herhangi bir haz olmadan çiftleştiricen. Çok uç bi fikir gibi gelebilir ama zaten bu da kimseyi bağlamaz. Benim fikrim. İstersem yaparım istemezsem yapmam. Zaaten ben bu adamlardan birini görsem hayatta aklıma böyle bir şey gelmez. İmza falan da istemem direk kanka olmaya çalışırım. Kardeşim ayağı yaparım. Balı tutarım barnağımı da yalarım dostlar. 

+1

Görkem de artık yazıcak. Haberiniz olsun.


A.E.B.H.(Alemin En Baba Hergeleleri) vol. 1:

Vinnie Jones
İlk adamımız sitemizde de adı bol bol geçecek olan Vinnie Jones. Guy Ritchie hayranları çok yakından tanıyor zaten kendisini. Tanımayanlara tanıtalım istedim.

Adamımız 1965 yılında Watford'da doğuyor. Asıl mesleği futbol. Galler vatandaşı. Mevkiisi orta saha. Futbola başlamadan önce amele yamaklığı da yapmış. Sırasıyla Wealdstone, Holmsund, Wimbledon, Leeds United, Sheffield United, Chelsea, Wimbledon formları giymiş, QPR'da futbolu bırakmış.Futbol oynarken de zaten hergelenin tekiymiş. Roy Keane'den sonra en fazla oyundan atılma sıralamasında 12 kez ile ikinci sırada(Roy Keane'in 13). Oyuna girdikten sadece 3 saniye sonra kart görerek de Premier Lig'in başka bir rekorunu da kırmış kendisi. Ayrıca zamanının Tottenham oyuncusu Gary Stevens'ın da futbol hayatını bir ikili mücadele sonunda bitirmiştir. Kendisinin sunduğu Soccer's Hard Men adlı bir vidyoda da futbolda kendi gibi olan adamları toplamıştır ve bu videosu yüzünden FA tarafından 20.000 sterlin para cezası alıp futboldan da 3 yıllığına ihrac edilmiştir. Akabinde de futbolu bırakmıştır. Yukarıdaki resimde ise bir başka hergele Paul Gascoigne'nin(dosyası yolda) üzerinde bizim jargonda "erojen bölgeye cuccuk hareketi" olarak tanımlanan hareketin upgrade'li versiyonunu denerken görülüyor. Ayrıca kendinisin yazdığı "How To Break A Leg" isimli de bir kitabı vardır. Futbol camiası tarafından hiç sevilmediği ve medyanın çok üzerine geldiği günlerden birinde, ağzına silah dayayıp intahar etmek istemiş, köpeği havlayınca dikkati dağılmış ve bu kararından vazgeçmiş.

Anlayacağınız gibi, filmlerde canlandırdığı karakterler şans eseri ya da yönetmenin O'na verdiği roller değil. Hergele'nin içinde var. Yani bu adam futboldan sonra polis olmaya karar verse, işkence masasının 1 numaralı adamı olurmuş. Dilsiz adamı gibi bülbül gibi konuştururmuş hazret. Zaten Brad Pitt'e Alfie filmi öncesi sokak jargonu ve argo üzerine ders verdiğini Brad Pitt kendi açıklamıştır.

Kendisi evli, karısının adı Tanya. Tanya'ya Allah kolaylıklar versin diyoruz. 2 çocuğu var büyük olanı İngiltere Ordusu'nda. Irak'a gitmiş gelmiş.


Hergele dediğin böyle olmalı diyoruz ve beğenerek takip ettiğimiz Joss Stone'un albümünde kendi ağzından duyduğumuz bir sözüyle dosyamızı kapatıyoruz:

"You gotta have the balls to change!"

(Değişmek için ta.aklarınız olmalı!)

Tunanymous

1 Mayıs 2009 Cuma

Every human being on earth, has the right to dream freely. Including bastards, alcoholics and even idiots.

Blog Widget by LinkWithin