Every human being on earth, has the right to dream freely. Including, bastards, alcoholics and even idiots.

Melaba!

Bu blog'un yazarı, bu blog'la ilgili hiç bir şey vaad etmediği gibi, eşek sıpasının da tekidir. Bi hayrını görmezsiniz. Yaralı parmağa işemez yani. O derece...

Hergelenin Rüyası diye diye..

31 Ağustos 2009 Pazartesi


Benim kabuslarım meşhurdur. Çok salak kabuslar görürüm. İnsan rüyasında kabus diye, Ramazan Davulcusu görür mü? Ben görürüm. Hem de öyle böyle değil, çığlıkla uyanmalı falan. Ama galiba bu sabahki olaya son noktayı koydu. Bundan saçma bi kabus göreceğimi zannetmiyorum.


Rüyamda, dişimin arasına kurban eti girmişti. Uğraşıp, uğraşıp çıkartamıyodum. Fıçıkı, Fıçıkı diye de ses efekti bile vardı.

Blog'un adını mı değiştirsem, naapsam?

Bilemedim...


Geçenlerde, bizim mecliste konuşmuştuk. Bugün de dolmuşta duydum. Teşvikiye'den Taksim'e gidicem. Bindim dolmuşa. 2 kişi var önümdeki koltukta. Bişeyler anlatıyolar birbirlerine. Mevzu döndü dolaştı, Türk insanının misafirperverliğine geldi. Döndü dolaştı diyorum, çünkü o Teşvikiye dolmuşları lanet ettirebiliyo. 3. falan bindiyseniz, totalde 8 kişiyi bulup hareket etmek, tek başınayken dörtlüyü bulup okey'e oturmaktan daha zor. Bilen bilir. Neyse. Konuşan abilerden biri fularlı böyle, bi tanesinin üstünde saçma sapan bi tişört, modacı mı takılıyo nedir. Lan zaten adama sormazlar mı, "Hani marjinaldin, n'aabıyosun dolmuşta?" diye. O bambaşka mevzu. Bunlardan bi tanesi, söylediği cümlenin sonunda,
"Akdeniz insanıyız ya abi.. Ondan.." dedi. "Meh meh.." diye de güldü. Ulan kendimi düşündüm. Akdeniz insanı mıyım acaba diye. "Hmm, du bakayım.. Anne Bolu, Baba Bolu, ben Kocaeli... I-ıh." Ben değilmişim mesela. Bunu anlamam yaklaşık 3.5 saniyemi aldı. Çok basit bişey. Herkes maksimum 5 saniyede nerenin insanı olduğunu anlayabilir. O fularlı sığır da anlayabilir de.. Mevzu başka..




Var işte böyle bi kafa. Kimse "Karadeniz insanıyız ya abi. Kafamız az çalışır biraz." falan demek istemiyo heralde. Akdeniz insanı dedin miydi, İtalyan'la, İspanyol'la bir tutmuş oluyosun kendini. Sanki bi Akdeniz'li onlar. Tunus'da Akdeniz abicim. Mısır'ın da var Akdeniz'e kıyısı. Sence misafirperver mi lan onlar. Mısır'a git bakiyim bi, "Bu gece sizde kalabilir miyim" diye bi sor. Cüzdanından başka nelerini kaybediyosun. Bak yukarıda haritaya, ucundan g.tünden değen herkes Akdeniz insanı olsa.. Hey babam hey.. Libya var mesela. Sen biliyon mu Libya'yı, fularlı? Git valla adamın g.tünü keserler orda. "Ama, ama, Akdeniz? Misafirperver? Bu sızı? Aman yaleppi?" diye sayıklarsın sonra..

Hem artık bizde Akdeniz geni kaybolmuş gitmiş.. Nedir Akdeniz'li tipi? Siyah saç, çok esmer olmayan ten rengi, kara gözler falan. Artık bizim tipimiz böyle değil ki. Ben sana anlatayım Yeni Nesil Türk Genci'nin tipini. Kumral, ela gözlü, beyaz tenli.. Karışmış çünkü. Kuzey'den gelmişler, efenime söyliyim Güney'den gelmişler, Doğuydu, Batıydı derken, karma bi olayımız var şu an. Kimse nerden n'olduğunu bilmiyor.

Ulan zaten Zeytinyağı'nın kilosunun 25 milyon olduğu ülkeden Akdeniz ülkesi mi olurmuş? Bırah allaşkına...

Amin!

30 Ağustos 2009 Pazar


Şu möbarek Ramazan ayında, yaradan hiç bir öğrenciyi, bilgisayarsız, internetsiz, DVD'siz, buzdolapsız bırakmasın.


Amin!!


Tunanymous


Zira 15 dakika öncesine kadar hiçbiri yoktu evimizde. İnternet ve bilgisayar olayı halloldu. Diğerleri hala yok. Nedir lan bu eziyet? Kalmış şurda bir senemiz. Evin bütün vidaları bir bir sökülüyo.



Savrulurken raconun
kırmızı pelerini, o zarif öfkene,

Zaman ki sana hasta olmuş,
İncelikli haytasın.

Nüksederken raksına mahallenin maaşallahı, eyvallahı;

Güzellik be oğlum,
Şimdilik ölümüne kadar hayattasın.

Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.

Ağır Roman gibi film var mı lan.

Yalnız bu Mustafa Altıoklar'ın olayını anlamıyorum. Sen Ağır Roman'ı çek, İstanbul Kanatlarımın Altında'yı çek. İkisi de Türk Sineması'na damga vursun, Okan Bayülgen'le, Savaş Dinçel'le çalış.. Sonra da git Lise Defteri diye Beyza'nın Kadınları diye salak salak filmlerle, dizilerle uğraş.

Bu neye benzer biliyo musunuz, Usain Bolt'un önümüzdeki sene, Tokat 19 Mayıs Şenliklerinde, Nazif Yılmaz Lisesi adına koşup, 100 metreyi 15 saniyede tamamlaması. Veya, Rolling Stones'un Gurbetçi-pop sektörüne girip, Yuvacık Ayva Festivali'nde sahne alması.

2 tane çok kral film çekmişsin, Underground piyasada kral olucan, az kalmış.. 3 kuruş daha fazla para kazaniyim diye Emre Altuğ'la basketbol-gençlik dizisi çekiyosun. Lan sen hiç düşünebiliyomusun Tarantino'yu, One Tree Hill çekerken. Az biraz feyz al be oğlum. Koskoca doktor adamsın. Bunu da ben mi söyliyim..

Woodstock

22 Ağustos 2009 Cumartesi


Çok ilginç bi olaymış hakkatten. 18-25 yaş aralığındaki ortalama bi üniversite öğrencisine sorsan, en çok nerede bulunmak istersin diye, %90 Woodstock festivalini söyler heralde.


Geçen hafta ailemin yanından İstanbul'a dönerken, Ntv Tarih aldım Kavaklı garajlardan. Bu Woodstock olayının da 40. yıldönümü olduğu için Ntv Tarih çok ayrıntılı bi yazı yazmış hakkında. Okuyunca insan daha bi fena oluyo üstadım. Bizim buradaki Rakenkok'du, Efes Pilsen One Love'dı falan, Woodstock'un yanında, Nejat Alp'in piyanist şantörlüğünü üstlendiği, dandik Kağıthane pavyonlarında ortalama bi geceden bile sayılamaz. Yazıdan bazı rakamları alıntılıycam sadece. Merak edenler paraya kıyıp 5 lira versin, okusun. Ya da Gugıl'a falan sorun ne biliyim.

  • 2 doğum
  • 3 ölüm
  • 6000 hasta
  • 33 tutuklama
  • %90 uyuşturucu kullanım oranı
  • 446 polis ve şerif
  • 600 portatif tuvalet
  • 250.000 festival alanına ulaşamayan kişi
  • 2,400,000 $ festival için harcanan para
  • 90 sanatçı ve grup
  • 500,000 toplam izleyici
Varın gerisini siz hesaplayın. Sen de Kurtköy'de 10000 kişi topladım, çadırda da kalıyolar diye, festival yaptım zannet.

Buyrun festivalin afişi:




Buyrun bu da bileti:



Allah herkese böyle festival nasip etsin, ne diyelim..


Bi sitede görmüştüm. Amerika'da hangi mühendis ne kadar kazanıyor diye. Bizim umut ettiğimiz, "Ulan şu paraya girsem iyidir lan!" dediğimiz maaşları nerdeyse 2'ye, 3'e katlıyodu. Dün bi daha gördüm aynı sıralamayı. Biraz araştıriyim dedim. Örneğin Amerika'da Endüstri Mühendisi ne kadar kazanır, Makine Mühendisi ne kadar kazanır? Altta veriyorum sonuçları, yanlız hemen konsolosluklara koşmayın, büyük ihtimal bizim diplomalar orda geçmez..


Makina Mühendisi - 63000$
Elektrik Mühendisi - 63000$
Yazılım Mühendisi - 75000$
İnşaat Mühendisi - 58000$
Elektronik Mühendisi - 74000$
Sistem Mühendisi - 77000$
Üretim Mühendisi - 54000$
Network Mühendisi - 67000$
Endüstri Mühendisi - 72000$

Bu maaşlar yıllık bazda tabi ki. Ne eder işte, böl 72000'i 12 ye. Ayda 6000$. Aşağı yukarı 9000 TL. Türkiye'de bu parayı kazanan adama Arşidük gözüyle bakıyolar lan. Aylık bi de. Her ay 9 geliyo. Düşünsene bi, her ay 9 hesabında. Takıyosun kartı, hooop dokuz. Her ay dokuz. Ulan biz ayın 7'si olsun, 180 lira kredi yatsın, rahat rahat iki bira içeriz diye seviniyoruz, adamlar bir aylık maaşa Tekel Bayii açıyolar. Vay adaletini...

Başka mesleklere de baktım, hazır elim değmişken.

Eczacı - 110000$
Anestezist - 310000$(anasının gözü)
Avukat - 85000$
Polis - 45000$
İtfaiyeci - 40000$
Lise Öğretmeni - 50000$

Eğer ki bunlar doğruysa, vah benim babama. Adam 35 yıllık eczacı lan. Söylemiyim neyse, morali bozulmasın.

Merdivenin üst tarafına bakmış oluyoruz biraz ama, "Ulan neden olmasın? O düdükler kadar mühendisim ben de." diye düşünüyo insan.

Neyse, ben zaten çok büyük adam olup, Dünya'yı kurtaracağım için, para benim için ikinci, hatta üçüncü planda kalıyo.

Bu arada, Amerika Konsolosluğu'nun telefonu kaçtı lan? Benim bi arkadaşa lazım da...

Yürü git len!

16 Ağustos 2009 Pazar


3 dakikalık Youtube videosunda, 8 kere tekrarı, bir kere orjinali gösterilebilen mucize mi olurmuş.


YÜRÜ GİT LEN!!

Benim Olacak Fıstık

13 Ağustos 2009 Perşembe


Bir gün benim olacaksın lan. Takıcam koluma furucam kıpaçı, furucam kırpaçı..


Bugün spor servisinde aldım haberi. Ömer Üründül'ün ayağı kırılmış. Geçmiş olsun tabi ki. Ama senin hakkında söylemek istediklerim var Ömer. Bunları yıllardır dost meclislerinde konuşa konuşa bi hal olduk, bi senin kulağına gitmedi.


Seni hiç sevmiyorum sayın Üründül. Günahım kadar sevmiyorum ya. Bence Dünya üzerindeki en kötü spor yorumcusu sen olabilirsin. Olabilirsin değil, öylesin. Eğer ki bu işlerden para kazanıyorsan, haketmiyosun o parayı. Haram para, haram lokma geçiyo boğazından. Futbolu da bilmiyosun, konuşmayı da bilmiyosun. Bi insan bu kadar garantici olur mu ya.. 3 tane kalıp ezberlemiş(altta yazıcam), bunların söyle dur. Söyle dur. İnsan hiç mi değiştirmez, hiç mi kendini geliştirmez, başka yorumculardan, futbol adamlarından bişeyler kapmaya çalışmaz. Bi otur bi kere Rıdvan'ı dinle, Mert Aydın'ı dinle, lan ne biliyim gel bizi dinle lan futbol konuşurken. Yemin ediyorum senden daha iyi yorumculuk yapacak 1 milyon Türk genci var sokaklarda. Hayır, şimdi TRT'nin de mallığıdır bu. Ya yorumcu mu kalmadı, eski futbolcu mu yok usta. Bi kamuoyu yoklaması, bi anket yapamıyor musunuz, koskoca TRT. Bu adamı seven var mı, saçları ne kadar kötü, bi kere adam gibi bi yorum yapmadı falan.. Adam maç yorumlarken, çay karıştırma sesinin geldiğini ben biliyorum yahu. Sonra neymiş "Yalçın, nefesim kesiliyo Yalçın.." Biz bu kadar okuyoruz, çalışıyoruz, ediyoruz, adam atmış kapağı TRT'ye, bir kuruşunu bile haketmeden para kazanıyo. Kazanmıyosa bile canımı sıkıyo benim. Sevmiyorum lan seni. Pis!

Bu adamı zaten tutmazdım da, 2008 Pekin Olimpiyatlarında olan olaydan sonra, nefret seviyesine geldi. Olayı anlatıyorum efenim.

Dediğim gibi 2008 Olimpiyatlarını izliyorum. Ailemin yanındayım ve internet, PS2 vs. vakit geçirebilceğim hiçbir şey yok. Evdeki en teknolojik alet tost makinası. Dedim Olimpiyatları o zaman izleyebildiğim kadar izliyim. Bak şaka yapmıyorum, tekvandodan güreşe, atıcılıktan okçuluğa, 3000 metre engelliden tüy siklet boks maçlarına kadar ne bulursam izledim. Oturdum tam 6.5 saat bisiklet yarışı seyrettim hatta. O derece. Neyse. O gün jimnastik izliyodum. Severim ben jimnastik yarışlarını. Dünya Şampiyonası falan da yakalarsam izlerim. Takımlar kategorisi. Çin ve Amerika finale kalmışlar. İkisi de çok iddialı zaten. Amerika eski şampiyon, Çin de ev sahibi. Zaten öyle meleke, antreman gerektiren branşlarda(dalma, halter, pinpon vs.) Çin bi acaip. Kim anlatıyodu hatırlamıyorum ama, yorumcu olarak Jimnastik Federasyon Başkanı Atilla Örsel var. Gayet güzel bi şekilde anlatıyo kuralları falan. İşte ayağını bükmesi şu kadar puan kaybettirir, alanın dışına çıkarsa bu kadar puan kaybettirir diye. Ulan dedim aferin TRT'ye ne güzel işi bilen yorumcu bulmuşlar. Bunca yıldır bilmeden izliyoruz dedim kendi kendime. Ama sağolsun TRT lafı ağzıma tıktı. O kadar güzel yorumun üstüne, arkadan gelen bu cümle, TRT'ye oluşan bütün sempatimi ve iyi niyetimi aldı götürdü:

"AMA ÇİN TAKIMI DA ÇOK FORMDA!"

Ömer Üründül dedim sana yazıklar olsun. Burda da mı lan. Burda da mı. Defans Blokları yok, Erken gol yok, sen nerden çıktın lan gene, Pis! O gün bugündür, ağır şekilde nefret ederim kendisinden. Yorumladığı maç çok çok önemli değilse de izlemem. Sinirlerimi zıplatıyo çünkü terbiyesiz.

Son olarak buyrun size, Ömer Dürümdür incileri. Bütün maçı sadece aşağıdakilerle yorumluyor.

1 - Bloklar Arası Uyum

Kim öğrettiyse artık. Bütün maç tutturur bi bloklar arası uyum. Ulan kime göre neye göre. Sanırsın Total Futbolu, Cruyyf değil bu buldu.

2 - Kollektif Futbol

"Collective" kelimesini ilk kullanan adamın kemikleri sızlıyodur heralde, bu adam her bu lafı söylediğinde.

3 - X takımı golü erken buldu, şimdi Y takımı açılıcak, çok zevkli bi maç izliycez.

Bunu her söylediğinde maçın 1-0 veya 1-1 bittiğini anlamadı hala.

Demem o ki, çık hayatımızdan Ömer. Rahat bırak bizi. Biz Rıdvan'lara, Murat Kosova'lara, Okay Karacan'lara layığız. Para aldıysan da TRT'ye geri ver. Milli müessese lan orası. Düdük!

Yine mi güzeliz; Yine mi çiçek!

12 Ağustos 2009 Çarşamba


Bugün Can Yücel'in 10. ölüm yıldönümü. Öncelikle,
"Ya ne şiiri, ne şairi, ne gada banaaaaal!" ve "Olm ne şiiri lan, entel mi oldun len.. eke eke ekekeeke" diyebilecek insanlar yüzünden, Can Baba'nın sadece, "bizim gibi, ama çok çok güzel şiir yazabilen" bi insan olduğunu anlatmak için, keferelerin tabiriyle "urban legend" mertebesine erişmiş, fakat hala daha bilmeyenlerin olduğuna inandığım bir hikayesini anlatıcam.


Geçmiş zamanda, Can Yücel ve arkadaşları, bir içki masasından yeni kalkmışlardır. Saat sabah 5-6 civarı. İzmir'de Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerindeyken, Can Yücel bi anda yere yatar. Yanındakiler de aynı şekilde. Sonuçta Can Yücel bu. Saygıda kusur etmeye gelmez. Tek lafıyla aleme madara, şehire efsane olursun. Neyse. Can Yücel gökyüzüne bakmaktadır. Usta'dan şairane bir kelam bekleyen kalabalıktan biri sorar;

"Can baba, ne görüyorsun, bize de söyle.." diye..

Can Yücel cevap verir:

"Çok sarhoşum .mına koyayim."

Anlatmak istediğim, normal biri Can Yücel. Senin benim gibi. Ama canı bi sıkılmaya görsün. Turgut Özal çıktı diye televizyona tekme atmaya çalışırken orası burasını mı kırmaz, Nazım'a kartpostal şairi diyen Duygu Asena'ya "Kart sensin, postal da sana girsin" diye laf mı çakmaz. Öyle deli adamın biri. Ama öyle bi deli ki, 5 tane daha "En güzel gözlü maarif müdürünün oğlu"ndan olsa, şimdi biz AB'ye değil, AB bize üyelik için başvuruyor olurdu.

Sonuçta 72 yaşında, 12 Ağustos 1999'da öldü gitti Can Yücel. Paso okuyan, devamlı şiir-şair peşinde koşan bi adam diilim ama, çok da güzel şiirleri olduğunu bilirim. Sana-bana okutur çünkü yazdıklarını. İlla bi üniversitenin Türk Dili Edebiyatı'ndan mezun olmana gerek yoktur. Sokak jargonu ulan işte. Kahvede eski kabadayıyı dinler gibi oku.. Küfür falan, arada sevdalının akla gelmesi, memleket meseleleri vs..

Al sana o şiirlerden bi tanesi. Okuyup anlamak için muhakkak mürekkep yalaman gerekir diye bişi yok;
Başlığa da adını yazdık zaten; Yine mi güzeliz, Yine mi çiçek..

Yine mi güzeliz


kur masayi madam despina
kirli beyaz, muşamba örtüleri ser
çek sediri asmanın altına.
yaninda bir ince müzeyyen abla

yine mi güzeliz, yine mi çiçek
hamdolsun!
taze mi bitti topik
canın sağolsun
amanın, yine mi güzeliz
yine mi çiçek
hamdolsun!
altinbaş kadehe yağ gibi dolsun

gece çok genç, arzular şelale,
haber etsek o yare
gelse bomonti'den
şereflendirse bizi
olsak teyyare

yine mi güzeliz yine mi çiçek
hamdolsun!
taze mi bitti topik
canin sağolsun
amanin, yine mi güzeliz
yine mi çiçek
hamdolsun!
altinbaş kadehe yağ gibi dolsun

Can Yücel

---------------------------------------------------------------

Herkes güzel olsun, herkes çiçek..

Tunanymous


Temiz

7 Ağustos 2009 Cuma



2 gündür aklımda. Çarşamba sabahı aklıma bu kelimeyle uyandım hatta.

"KETENPERE"

Ulan ne demek bu kelime, ne anlama gelir acaba, aklıma nerden takıldı diye düşünüp duruyorum. Soruyorum, soruyorum bilen yok. Ama gün bugünmüş, bilincim için..

Bakkal konuşuyodu biriyle.. "Eee, kimlik sormamış mı sığır?" dediğini duydum. Ben de işte su, ekmek falan alıyorum. 2-3 tane yumiyum, çekirdek mekirdek seçiyorum orda.

Ve toptancı abinin ağzından ilahi cümle döküldü:

"Yok ya, çok pis ketenpereye getirmişler çocuğu, 2 milyarını almışlar." dedi, bıyıklı, seyrek saçlı, koltuk altlarından yayılan radrasyondan, sabahtan beri yollarda olduğu ve suyu sevmediği belli olan amca. Sarılmak istedim fakat, her ne kadar yüzme kabiliyetlerime güvensem de, yanına yaklaşamadım. Zira toptancı ve İstanbul sıcağı bir olup, abinin etrafında duman gibi bişey geliştirmiş sarımtrak kahverengi renkli, abiye ancak yüzerek ulaşabiliyosun.

Ama bunların hiçbir önemi yoktu. Artık fazlasını duymama gerek de yoktu. Bütün okul hayatım boyunca, İngilizce derslerinde "kelimenin anlamını cümleden de çıkarabilirsiniz.." diyen hocalarla büyümüştüm. Tıpkı Karmanyolacılık, Vay Babamcılık gibiydi ketenpere. Ketenpere, taklaya getirmek demekti, Ali Cengiz yapmak demekti, teşkilata, g.te gelmek demekti. Ketenpere emek demekti. Ketenpere dostluk demekti. 2 gündür bu kelimeyle uğraşan zihnim kuş gibi özgürdü artık. Akşam ne yiyeceğimi düşünebilirdim.

Aldıklarımın parasını ödedim. Kolay gelsin abi dedim. Çıktım gittim sonra bakkaldan.





Staj yapmanın en iyi yanı, işe gitmediğiniz zaman kimsenin bunu farketmemesidir.

Tunanymous

Fatih Fön Hasselhoff

6 Ağustos 2009 Perşembe


Fotoşop değil alınteri. Baywatch dizisinin yeni yıldızı Fatih Fön Hasselhoff. Ya da Türk Sinemasının Yeni FÖN'ü de diyebiliriz.


Video için Çokşeyvar'dan arkadaşım, Gencay'a teşekkürler.


Suisayding

5 Ağustos 2009 Çarşamba


Bir öğrencinin yaşayabileceği en eziyet durumlardan birindeyim şu an. Yaz okulu + staj.. Kabus gibi lan. İnsanın yaşama sevincini alıyo. Çoktan bir daha yaz okuluna gitmeyeceğime yemin ettim bile. Gereksiz oldu tabi okul seneye Haziran'da bitiyo çünkü. Nese..


İntiharın eşiğindeyim sevgili okurlar. Hayatım bombok gidiyor. Evde internetimiz yok, DVD'imiz bozuk, evi de bok götürüyo. Öğrenci adamın zaaten internetini kestin miydi, kolunu kesmiş gibi olursun. Resmen herşeyimizmiş ya o "www" olayı. Ntvspor, NTV, Cnbc-e nereye kadar. Televizyon iyi hoş da, bi yerden sonra ilkokulda öğretmeni dinler gibi oluyo insan.

Hem abicim benim Facebook'um var, her ne kadar bi hareket olmasa da bakmam lazım, sonra Aceto var, Lambujo var, Extensor var, bu blogları takip etmem lazım.. Ben günde 18 kez ntvspor.net'e girmezsem rahat etmiyorum ki. Ondan sonra benim aklıma bişey gelicek, ben onu youtube'dan bulup izliycem, kafama göre film indiricem falan.

Evde yürürken, ayağımın altına yapışan, karpuz çekirdeği, kuruyemiş kabuğu vs. de tuzu biberi oluyo işin. Mezun olmanın yaklaşmasından mıdır nedir, normalde hijyen olayını anca bi koala seviyesinde dikkate alan ben, bu aralar level 4 ev kızı gibi oldum.

Tüm bu nedenlerden ötürü, gitme zamanının geldiğini düşünüyorum. Yangın tüpünü içmeye çalışarak, banyonun giderine topuğumu tıkamak suretiyle boğularak ya da koltuk altı kıllarını 15 yıl kesmeyerek intihar edicem(Üçüncü seçenekte yanımda bi iki kişi daha götürebilirim, demedi demeyin). Hoşçakal Dünya, Hoşçakal ntvspor.

Süleymanou Youla'ya iyi bakın olur mu? O sizi çok seviyor...

İmza:

Dünya'nın En Tırt Pesimisti

Blog Widget by LinkWithin